KADINLAR GÜNÜNE YARAŞAN BİR “KARGAŞA”
“Mümkün
mü bir insanın kim olduğunu bilmemesi?
Evet,
mümkün!
Kim
olduğumu bilmiyorum, kim olduğumu bilmediğimi biliyorlar.”
Yazan
|
: ABDUL MOUNEM AMAYRİ
|
Çeviren
|
: EZGİ SÜMER YOLCU
|
Yöneten
|
: ABDUL MOUNEM AMAYRİ
|
Dramaturgi
|
: DİLEK TEKİNTAŞ
|
Koreografi
|
: HANDAN ERGİYDİREN
|
Sahne Tasarımı
|
: ABDUL MOUNEM AMAYRİ
|
Işık Tasarımı
|
: ABDUL MOUNEM AMAYRİ - MURAT İŞÇİ
|
Kostüm Tasarımı
|
: DUYGU TÜRKEKUL
|
Efekt
|
: ERHAN AŞAR
|
Yönetmen Yardımcısı
|
: NİHAT ALPTEKİ, ASLI NARCI
|
OYUNCULAR
|
|
Bu yılki 8
Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kadınlıkla ilgili çok önemli bir oyun seyrederek
geçirdim: “Kargaşa”… Dünya üzerindeki “kadınlık sorunları”, “kadın olmak”, “kadın-erkek
ilişkisinde kadının konumu”, “toplumun kadın cinsiyetine bakışı”, “aile içinde
kadın”, “birey olarak kadın” gibi konuları tartışan ve yorumlanmaya bırakan bir
oyun Kargaşa…
Abdül
Mounem Amayri’ye ait bu metni, Amayri bizzat Türkiye’ye gelerek kendisi
yönetmiş. Oyunun bu kadar etkileyici olmasında ve Türkiye kültürüne
uygulanmasında, oyunun başarılı çevirisini de atlamamak gerek…
Oyun,
sadeliğin etkileyiciliğine dayalı olarak bir tel örgüden başka bir dekor ve birkaç
sandalyeden başka aksesuar içermiyor… Karşımızdaki beş kadın, hepsi aynı
kıyafete sahip, hepsi çıplak ayaklı, hepsi “siyah benli” ve hepsi aslında tek
bir kişi, tek bir ses, tek bir hikâye: Kadın, kadının sesi ve kadınlığın hikâyesi…
Kimisi sevdiği tarafından terk edilmiş, kimisi aile şiddeti görmekte, kimi töre
ile karşı karşıya, kimisi gerçekleşmesi neredeyse imkânsızlaşmış hayallere
sahip… Hepsinin acısı ortak, hepsinin gözlerinde aynı ifade…
“-İnsan birini ne kadar sevebilir?”
“- Daha da önemlisi sevgi var mı?”
“…”
Oyunda
kadınlar, çoğu kadına, toplumda iktidar tarafından biçilmiş rolleri oynuyorlar,
“kadın düşünemez, hayalleri olamaz, yeri evidir, başkalarına bakabilmek için
kendine dikkat etmelidir, herkese saygı göstermeli fakat haksızlık karşısında
da sesini çıkartmamalıdır.” Oyun
ilerledikçe metnin çok katmanlılığı da ortaya çıkıyor, az evvel değindiğim gibi
bu sorunlar tüm kadınların (ve tüm insanlığın) sorunu olduğu için beş ayrı hikâye
zamanla birbirine geçmeye, diğer hikâyelere bulaşmaya ve ortak bir sona doğru
ilerlemeye başlıyor…
Amayri’nin
Suriyeli bir yazar olduğunu düşünürsek, tamamen “gerçek” öykülerle karşı
karşıyayız… Metinde en ufak abartma yok… Oyun, monolog ağırlıklı olmasına rağmen
akıcı bir şekilde ilerliyor. Oyunda, Zeynep Özyağcılar bale ve modern dans
yaparken aslında dansa ama özellikle hayata karşı hayallerini kaybetmiş tüm
kadınların isyanıyla dans ediyordu adeta… Bu açıdan Özyağcılar ve sonra yerinde
ve kararında oyunculuklarıyla tüm oyuncular çok başarılı bir oyun
sergilemekteydiler, en önemlisi bir ekip olduklarının farkında olmaları ve “sahnede
zamanlama” sorununu çok iyi çözmeleriydi. Oyunda ayrıca ışık düzeni de çok
etkileyici şekilde kullanılmaktaydı… Can Atilla imzalı müzikler ise oyunu
otantikleştirirken koreografi ile çok başarılı bir uyum sağlıyordu... Son
sahnenin estetikliği ise gidilip görülmeli… Ek olarak söylemek gerekirse oyun
bana koreografi açısından “Pina” filmini, konusu ve sahnelenişi açısından da “Yanık”
oyununu anımsattı.
Sonuç
olarak, sanat bir görüşe göre sorunları çözmek için vardır, bunun için sıkıcı
olabilir ve olmalıdır da, bu yüzden eğlenceli bir oyun beklemek yerine,
sahnede, yaşadıklarından sonra “uyumak isteyen” değil, artık hayata karışıp
hayallerini gerçekleştirmek isteyen kadınları oynayan oyuncular görmek adına “Kargaşa”
izlenmeli ve üzerine düşünülmeli… Düşünülsün ki 8 Mart’ı 365 güne yayabilelim…
Yeryüzündeki tüm kadınların günü kutlu olsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder