YAĞMUR DURDUĞUNDA
Çeviren:
Ezgi Yentürk
Yöneten:
Hakan Çimenser
Dekor
Tasarımı: Zehra Uzunali
Kostüm
Tasarımı: Müge Orhan
Işık
Tasarımı: Akın Yılmaz
Dramaturg:
Günay Ertekin
Asistan:
Demet Başkaya
Oyuncular:
Henry Law:
Okday Korunan
Elizabeth
Law 1: Rüçhan Çalışkur
Gabrieller
York 1: Şebnem Dilligil
Joe Ryan:
Ali İpin
Gabrielle
York: Levent Güner
Elizabeth
Law 2: Ezgi Yentürk
Gabriel Law:
Eray Cezayirlioğlu
Gabrielle
York 2: Burcu Aslan
Andrew
Price: Kemal Doğantan
Şemsiyeliler:
Demet Başkaya, Şeyda Pektok, Selda Soylu, Kerem Kurt
“Yağmur
Durduğunda” oyunu için söze oyunda da geçen “belki de insanın söyleyecek bir
şeyinin kalmaması, söyleyecek birçok şeyi olduğunu söylemenin bir başka yoludur”
sözüyle başlamak istiyorum. Oyunda, bu cümle gibi beni çok etkileyen ve durup
not almak ihtiyacı hissettiren ve bir sürü mesaj içeren replikler vardı, her ne
kadar bunları not alamasam da, Andrew
Bovell’a ait olan bu metni kısa zamanda edinmek ve tekrar tekrar okumak
istiyorum. Oyunun içeriğinden fazla bahsetmemek adına, genel hatlarıyla size
anlatmayı tercih ediyorum.
Oyun tek bir
dekorda, Avustralya ve Londra’da farklı zamanlarda geçmekte ve aynı
karakterlerin gençlik ve yaşlılık dönemlerini bizlere farklı karakterler
üzerinden sunmakta. Oyunu izlerken, aile, insanlık, iyilik, kötülük
kavramlarını sorguluyoruz.
Oyuna dair
söylemem gereken en önemli nokta ise bu oyunun “gerçek tiyatro seyircisi”ne
hitap ettiği, bu sözümle ne demek istediğimi açıklayayım: Oyun, karakterlerin
birbirine bağlanması, geçişlerin algılanması, çözüme ulaşılabilmesi açısından “hadi
bu akşam bir değişiklik yapalım tiyatroya gidelim, en son ne zaman gittiğimi
hatırlamıyorum bile” diyecek seyirci için fazla ağır kaçabilir. Tiyatroya dair
düşüncelerimi önceki yorumlarımda da paylaştığım için sizleri sıkmamak adına
tekrarlamak istemiyorum. Fakat bu oyunun düzenli olarak tiyatroya giden,
okuyan, sorgulayan seyircilere daha fazla hitap edeceğini düşünüyorum. Zira
oyun ilk perdede kendini ele vermiyor, içine girmek için ikinci perdeyi beklemek
ve dikkati en yüksek seviyede tutmak gerekiyor. Yani, olması gerektiği gibi
seyirciye de iş düşüyor, ki ben seyirciyi de aktif hale getiren oyunları daha
çok seviyorum, oyun beni düşündürmeli, her şeyi bana hazır olarak vermemeli. Elbette,
uzun zamandır tiyatroya gitmeyen seyirciler de bu oyunu görmeli ama anlamadığı
takdirde, ekibi ya da metni veya tiyatroyu suçlamamalı.
Oyunculuklar
konusunda, öncelikle Rüçhan Çalışkur ve Şebnem Dilligil’in oyunculuklarını çok
sevdiğimi söylemeliyim, hiç abartısız bir oyunculuk sergiliyorlardı. Rüçhan
Çalışkur, Zenne ve Türkan gibi önemli filmlerde rol aldığı için, benim için
önemli bir oyuncudur. Şebnem Dilligil’i ise Karanlıktakiler filminde
seyretmiştim. Fakat hem Çalışkur’u hem de Dilligil’i tiyatro sahnesinde ilk
defa seyrettim ve bu oyunda beni en çok etkileyen oyuncular oldular. Ayrıca,
oyunun çevirmeni de olan ve ikinci perdedeki oyunculuğunu daha çok sevdiğim
Ezgi Yentürk, Eray Cezayirlioğlu ve Burcu Aslan beni oyunda etkileyen diğer
isimler oldular…
Oyunu
izlerken, aklıma Marquez’in “Yüzyıllık Yalnızlık” romanı geldi. Uzun yağmurlar
sebebiyledir belki de… Ayrıca oyunun içine alması ve etkisi bana Yanık oyununu
anımsattı. Yanık’tan da aynı bu oyundan etkilendiğim gibi etkilenmiştim.
“Dünyayı değiştirebilirsin, bu kitabı oku. Dilini
bilmiyorsan öğren!”
Evet,
dünyayı değiştirebiliriz, öğreneceğimiz çok şey olsa da, ben bunu dün akşam
Yağmur Durduğunda’yı izlerken bir kez daha öğrendim…