"BENERCİ
KENDİNİ NİÇİN ÖLDÜRDÜ” ÜZERİNE
“Kavganın içinde olmak mı yoksa kavganın dışında kalmak mı? Hangisi ölümcüldür?”
YAZAN: NAZIM
HİKMET
YÖNETEN: MEHMET ULUSOY
DEKOR- KOSTÜM TASARIMI: MİCHEL LAUNAY
MÜZİK: KUDSİ ERGÜNER
IŞIK TASARIMI: YAKUP ÇARTIK
KOREOGRAFİ: KÜRŞAT
ALNIAÇIK
YÖNETMEN YARDIMCISI : KÜRŞAT ALNIAÇIK
|
OYUNCULAR:
CELAL KADRİ KINOĞLU TANSEL ÖNGEL KÜRŞAT ALNIAÇIK HÜLYA ÇELİK YURDAER OKUR |
2002 AFİFE TİYATRO ÖDÜLLERİ:
YILIN EN BAŞARILI YAPIMI YILIN EN BAŞARILI YÖNETMENİ YILIN EN BAŞARILI SAHNE MÜZİĞİ YILIN EN BAŞARILI SAHNE TASARIMCISI |
“Benerci Kendini Niçin Öldürdü” Nazım Hikmet’in 1933’te yazdığı bir uzun şiirdir ve ilk kez 1980 yılında Fransa’da Avignon Festivalinde Türk Tiyatrosu’nu uluslararası alana da başarıyla taşıyan Mehmet Ulusoy tarafından sergilenmiş olup, büyük yankılar uyandırmıştır…
Doğrusunu söylemek gerekirse İstanbul Devlet
Tiyatrosu mart ayı programını incelerken “Benerci Kendini Niçin Öldürdü”’yü
görünce çok heyecanlandım, sadece büyük bir Nazım hayranı olduğum için değil,
bu, çok önceden sergilenmiş ve çeşitli dallarda bir çok ödül almış şiir-anlatı
ve oyunu görebilme şansına eriştiğim için, zira kaçırdığım için üzüldüğüm en
önemli oyunlardan birisiydi… Eserin Nazım Hikmet’e ait olması dışında, çok etkilenerek
takip ettiğim isimler de vardı, on iki yaşımda Tatlı Hayat dizisinde tanıyıp,
çok beğendiğim fakat asıl değerini uzun yıllar sonra Boris Vian’a ait “İmparatorluk Kuranlar”
oyunundaki göz dolduran oyunculuğuyla bildiğim Celal Kadri Kınoğlu ya da sekiz
yaşımda seyrettiğim Sıcak Saatler dizisinin “kötü adamı” Kürşat Alnıaçık’ı Cezmi
Ersöz’e ait “Kendi Kendine Konuşmaktır Aşk”’ta izleyip performansından çok
etkilenmem gibi… Oyuna dair yorumuma başlamadan önce bu konudaki bir üzüntümü
de belirtmek isterim, tiyatro sahnesinde “ canlı canlı” izlediğimiz bu usta
oyuncularımızı keşke onların bu işe baş koyup, onca emek verdikleri tiyatro
aktörlükleriyle tanısak da televizyonda görünce “aa ben bu aktörü /aktirisi şu
oyunda seyretmiştim” diyebilsek, zira bizler gibi tiyatro sevdalısı büyük bir
kesim olduğu kuşku götürmez bir gerçek fakat bir kesim var ki televizyonda
görüp beğendiği aktörü ya da aktrisi oyunun adını bile kavrayamadan “ A’nın
yeni oyunu varmış” diye tiyatroya gelmekte ve o oyundaki diğer emekçileri göz
ardı ederek sadece televizyonda görüp sevdiği kişiye odaklanmakta… Belki,
tiyatro, televizyon sayesinde daha fazla seyirci çekebilir ama bu seyircinin
niteliğinin sorgulanması gerekir… Neticede ben de “Benerci’nin oyuncularıyla
televizyonda tanışmıştım fakat şanslıyım ki televizyon ile çok önemli bir sanat
olan tiyatronun değerlerini ayırmayı çoktan öğrenmişim…
Öncelikle dekorla başlamalıyım, sahnede karşı
karşıya olduğumuz çark bana iki şeyi düşündürdü, ilki Benerci ve arkadaşlarının
çaresizliği… Bir çeşit Sisifos gibi, çabalıyorlar, emek harcıyorlar ama hep
aynı yerde dönüyorlar, ikincisi ise
Nazım’ın düşünce dünyası… Nitekim Nazım dışındaki tüm karakterlerin çark içinde
yer almaları da bu iki öğeyi destekliyor.
Nazım’ı oynayan (daha doğrusu yaşayan mı demeliyim?)
Celal Kadri Kınoğlu, çok doğru bir yorumla ve hüzünden öfkeye, heyecandan sevince ani geçişlerinde ne kadar
başarılı olduğunu bir kez daha kanıtlıyor… Somadeva’yı canlandıran Kürşat
Alnıaçık ise oyunda hareketli performansıyla dikkat çekiyordu. Özellikle oyunun
sonlarına doğru çarkın üstündeki enerjik performansı bu rol için ne kadar doğru
bir seçim olduğunun kanıtıdır…
Benerci rolündeki Tansel Öngel’in ise çarkın içinde
Nazım’ın söylediklerini tekrar ederken ya da arkadaşlarıyla diyalog halindeyken
başarılı fakat Celal Kadri Kınoğlu ile diyalog halindeyken eşit düzeydeolmadığını düşünüyorum fakat bunu bir oyunculuk hatası olarak değil, canlı ve
yazar olan Nazım ile can verdiği bir karakterin özelliklerinin aynı olmadığı
şeklinde yorumladım…
Yan rollerdeki Yurdaer Okur ve Hülya Çelik ise oyunun
ritmine uyum sağlayan bir oyunculuk çıkarmışlar… Özellikle Yurdaer Okur’un
oyunun sonlarına doğru Celal Kadri Kınoğlu ile olan diyoloğunda çok başarılı
bir oyunculuk sergilediğini düşünüyorum, ki salondaki kahkahalar da bunun bir
kanıtı olsa gerek…
Oyun, çok büyük bir dikkat isteyen, çok katmanlı,
güldürüye yer verse de asıl amacı düşündürmek olan bir metine sahip, bu sebeple
rolleri gereği Celal Kadri Kınoğlu ve Yurdaer Okur dışında seyirciyle çok da iç
içe olmayan bir oyun…
Kudsi Ergüner’in müzikleri ise oyuna ayrı bir renk
katmış… Michel Launay’ın düzenlediği dekorun yanında kostümlerin de ayrıca sade
ve oyuna uygun olduğunu düşünüyorum… Ayrıca ışık tasarımı da özellikle çarkların
hareketiyle çok uyumluydu…
Sonuç olarak “Kavganın içinde olmak mı yoksa kavganın dışında
kalmak mı? Hangisi ölümcüldür?” sorusu çevresinde şekillenen, keyif için değil,
düşünmek için seyredilmesi gereken ve çok büyük bir dikkat isteyen bir oyun “Benerci”…
Birkaç kere izlenmesi gereken oyunlardan… Herkese tebrikler, huzurla uyu Nazım!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder