ANTONİUS İLE KLEOPATRA ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
“Kleopatra: Pekâlâ, madem gerçekten âşıksın,
o zaman, ne kadar, onu söyle.
Antonius:
Ölçülebilen aşk, zavallı bir aşktır.
Kleopatra:
Peki, ya ben ölçmeye kalkarsam?
Antonius:
O zaman kendine yeni bir dünya bulacaksın.”
Yazan: W. Shakespeare
Çeviren: Bülent Bozkurt
Yöneten: Kemal Aydoğan
Sahne Tasarımı: Bengi Günay
Müzik: Tolga Çebi
Işık Tasarımı: İrfan Varlı
Oyuncular: Zerrin Tekindor
Oyuncular: Zerrin Tekindor
Haluk Bilginer
Kevork Malikyan
Mert Fırat
Emre Karayel
Onur Ünsal
Evrim Alasya
Muharrem Özcan
Gözde Kırgız
Zeynep Alkaya
Tuğçe Karaoğlan
Mehmet Özbek
İktidar ve aşk yan yana gelirse ne olur? Hangisi
diğerini esir alır, hangisi diğerine yenilir? İnsan hangi safta yerini alır?
Aşkı için tüm gücünden vaz mı geçer, hayatından vazgeçmek pahasına? Peki, bu
duruma kadın- erkek ilişkisinden bakacak olursak, ilişkiler nasıldır? Oyundaki köylünün deyişiyle “kadınları, şeytan
bile yemek istemezken” koskaca bir iktidar, nasıl olur da donanmasını denizin
ortasında bırakıp da âşık olduğu kadının peşinden gider? İktidarın
kısıtılılığı, sevginin sonsuzluğu karşısında yenilmiştir ve Antonius sevgisi
için kendinden vazgeçer, tarihin kendine yapıştıracağı “korkak” yaftasına
rağmen.
Oyun, hemen her Shakespeare oyununda olduğu gibi
sevgi, güç, erdem gibi temellere dayanıyor ve Antonius ile Kleopatra’nın aşkı
üzerinden medeniyetlerin çatışmasını, iktidarların savaşmalarını görüyoruz.
İktidar çatışması demişken, gemideki çatışma sahnesini çok etkileyici bulduğumu
söylemeliyim. Oyunun çevirisi ise bence çok başarılıydı, kulağa hitap ettiğini
söylemeliyim. Ayrıca sahne düzeni de alışılmadık bir tarzdaydı, rolü biten
oyuncu sahneden çıkmıyor, sahnenin bir kenarında tekrar sahnesinin gelmesini
bekliyordu.
Daha önce (sinema ve televizyon çalışmalarını
saymazsak) “7” (Şekspir Müzikali)’nde izlediğim Haluk Bilginer(Antonius) bana
oyunculuğu çözme anlamında büyük bir ders verdi. Zira bambaşka biri olmadan da,
kendi içindeki Antonius’u çıkararak, “aşk-iktidar” çatışmasını başarıyla yansıtan
bir oyunculuk sergiledi. Daha önce “Vahşet Tanrısı”nda seyrettiğim Zerrin
Tekindor’un (Kleopatra) oyunculuğuysa bana oldukça samimi geldi, karakterinin
güvensizliğini mizahla verebilmesi, oldukça başarılıydı. Oyunda, beni etkileyen
bir diğer isimse daha önce “Pandora’nın Kutusu” ve “Devrim Arabaları”
filmlerinde izlediğim Onur Ünsal… Sinemadaki yalın ama etkileyici oyunculuğu,
teatral yeteneğiyle birleşince, çok başarılı bir Shakespeare karakteri
yaratmış, hem haberci, hem Eros, hem de Seleucus rollerinde… Kevork Malikyan’ın,
Mert Fırat ve Emre Karayel’in samimi oyunculukları da oyuna renk katan
unsurlardı. Fakat müzikle ilgilenen biri olarak, beni oyunda en çok etkileyen
unsur Tolga Çebi’nin etkileyici müzikleriydi. Bugün aynı zamanda kendisinin
Oyun Atölyesi’ne yaptığı müziklerden oluşan “Sahne Müzikleri 1 ve 2” albümünü
aldım. Dilerim yakın zamanda Antonius ile Kleoptra’nın müziklerini de içeren
bir albüm çıkarır Tolga Çebi.
Özetle söylemek gerekirse, beni insan- oyunculuk-
müzik ve genel anlamıyla sahne sanatları üzerine düşündüren bir oyun oldu
Antonius ile Kleopatra, size de tavsiye ederim.