SİTEYE DAİR

Öncelikle hoşgeldiniz... Bloğumu 2012 martında heyecanla açtığımda, izlediğim oyunların bende yarattığı etkiyi ve birikimim yettiğince bu oyunları yorumlamayı ve paylaşmayı amaçlamıştım. Sanatın pek çok alanıyla ilgili olmama rağmen tiyatro ile akademik anlamda bir bağım yoktu, çevirmen olduğum için "Tiyatro Çevirmenliği" çok ilgimi çeken bir alandı. Kendimi geliştirebilmek adına pek çok oyun izledim, okudum, araştırdım, düşündüm. Halen devam eden ve edecek olan bu süreç, tiyatroya olan sevgimin dışında ayrı bir bilinç ve birikim kazandırdı. Bundan sonra oyunlarla ilgili yazılar dışında, tiyatroyla ilgili farklı paylaşımlar da yapmak niyetindeyim, çünkü sanat insanın ruhunu zenginleştirir. Bu zenginliği her zaman paylaşmak dileğiyle, Onur.

31 Ekim 2012 Çarşamba

AŞKIMIZ AKSARAY’IN EN BÜYÜK YANGINI


               AŞKIMIZ AKSARAY’IN EN BÜYÜK YANGINI
            
             “En büyük yangınları çıkartan aşktan başka ne olabilir?”

Yazan: Güngör Dilmen
Yöneten: Faik Ertener
Dekor Tasarımı: Osman Şengezer
Kostüm Tasarımı: Mihriban Oran
Işık Tasarımı: Önder Arık
Müzik: Cem İdiz
Müzik Direktörü: Melik Can Zaman
Dans Düzeni: Yeşim Alıç
Yönetmen Yardımcısı: Işıl Dayıoğlu
Asistanlar: Özlem Çakar, Ebru Saçar

Oyuncular:
Artin: Turan Günay
Mahitap: Demet İyigün
Firuz Bey: Ergun Akvuran
Merzuka: Ayşe Tunaboylu
Abidin: Macit Sonkan
Huriye: Işıl Dayıoğlu
Şükriye: Emine Şule Gezgöç
Emine: Lale Gençtürk
Hacer: Ebru Saçar
Bohçacı Bahriye: Özlem Çakar
Genç Kızlar: Eda Demirsoy, Gözde Akın, Kübra Kip, Nermin Koçak, Neşe Ceren Aktay, Nilay Aydınalp, Özge Korkmaz, Tuğba Aydınlıoğlu
Tulumbacılar: Cem Öntaş, Murat Turhan, Oğuz Turgut Genç, Onur Sülen, Ozan Emre Altın, Serdar Aydın, Umut Külen, Ümit Deniz
Nane Şekerci Halis: Emre Akarsu
Erkek Çocuk: Hıdırcan Bal
Kız Çocuk: Okyanus Dayıoğlu

Dün akşam büyük bir hevesle, Güngör Dilmen’in yazdığı ve 1990 yılında İsmet Küntay ödülü almış olan “Aşkımız Aksaray’ın En Büyük Yangını” oyunundaydım. Oyuna büyük bir heyecanla gittim çünkü adı itibariyle beni etkilemişti, acaba nasıl bir aşktı bu? Yerli bir Romeo Juliet gibi mi? İmkânsız mı? Zamansız mı? Ne var ki, geçtiğimiz yaz kaybettiğimiz ve “Ben Anadolu” gibi önemli bir oyunu yazan yazarımıza, Güngör Dilmen’e ait olan bu oyun, beni etkilemek şöyle dursun, en ufak bir heyecan kıvılcımı yaratamadı.

Elbette, bir oyun çıkarılırken bir sürü kişi maddi manevi emek harcamakta, bunu görmezden gelecek değilim ama sahnede daha “ateşli” bir yangın görmek isterdim. Bu yangından kastımı ise açıklayayım:  Firuz Bey’in gençliğine dair keşkeleri vardır, onu istediği gibi yaşayamamıştır, oğlu gibi gördüğü Artin’de kendi gençliğini görür ve onunla gözden düşen cariye Mahitap’ın arasını yapar. Eski İstanbul zamanlarındaki gibi mektuplar yazılır (elbette bu mektuplar sizli hitapla başlar), Artin Müslüman olur ve izdivaç gerçekleşir. Benim burada sorguladığım konu ise, Artin Mahitap’ı gerçekten sevmiyordu, Mahitap’ın da duyguları kesin bir şekilde verilmemişti, dolayısıyla ortada bir yangına sebep olabilecek derecede kuvvetli bir aşk yoktu ya da vardı fakat iyi yansıtılamamıştı. Oyun, “ insana en büyük yangınları çıkartan, en inanılması zor şeyleri yaptıran aşktır” mesajını taşıyordu. Fakat dediğim gibi o aşkı hissedemedim.

Oyunda havada kalan bazı noktalar daha vardı: Örneğin tulumbacıların Artin’i sıkıştırması, aralarındaki gerginliğin yeteri derecede verilememesi sanki oyunun bir parçası olmaktan çok, ayrı bir hikâye gibiydi. Tabi ki, metinde olan şeyler sahneye taşınır, ekleme yapılamaz ama daha önce Adana’da başka bir reji ve ekiple sahnelenen ve çok beğenildiğini duyduğum bu oyunu izlerken “keşke şu şöyle olsa” ya da “bu böyle olmasaydı” diye çok düşündüm. Örneğin Mahitap’ın mahalleye alışması, mahallelinin Mahitap’ı benimsemesi üzerinde durulsaymış hoş olurmuş diye düşündüm.
Oyunculuklara gelince, Kod Adı Kongo, King Kong’un Kızları ve Kırmızı oyunlarından tanıdığım Turan Günay ve Kuzguncuk Türküsü’nde izlediğim Ayşe Tunaboylu dışında yepyeni bir ekiple karşı karşıyaydım. Ne var ki, oyunculuklar daha iyi olabilirdi.

Daha önce de belirttiğim gibi, yeni ve değişik metinleri çok seviyorum fakat artık Türk Klasikleri arasında sayılması gerektiğini düşündüğüm oyunları da görmek hoş oluyor, ben bu oyunu da Türk Klasikleri arasında görmek isterdim. 
                   
                                                  
                                                

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder