“İSTANBUL EFENDİSİ”
Yöneten: ENGİN ALKAN
Dramaturgi: SİNEM ÖZLEK
Koreografi: SENEM OLUZ
Sahne Tasarımı: BARIŞ
DİNÇEL
Işık Tasarımı: MURAT
İŞÇİ
Kostüm Tasarımı: DUYGU
TÜRKEKUL
Yönetmen Yardımcısı:
ZAFER KIRŞAN, VOLKAN AYHAN, ASLI NİMET ALTAYLAR, SELİM CAN YALÇIN
Süre: 2 SAAT 45 DK. 2 PERDE
OYUNCULAR
BERNA ADIGÜZEL, CİHAN
KURTARAN, ÇAĞLAR ÇORUMLU, ÇIĞDEM GÜREL, DERYA ÇETİNEL, EMRAH ÖZERTEM, ENGİN
ALKAN, HAMİT ERENTÜRK, HÜSEYIN TUNCEL, MURAT ÜZEN, REYHAN KARASU, SELİN
TÜRKMEN, SENEM OLUZ, SERKAN BACAK, SEVİL AKI, SEVİNÇ ERBULAK, TANKUT YILDIZ,
TUĞRUL ARSEVER, ÜMİT DAŞDÖĞEN, VOLKAN AYHAN, ZAFER KIRŞAN
Geçen sene bu
zamanlarda “Lüküs Hayat”’ın önemine dair
bir yorum yazmıştım, neredeyse dört saat (üç perde) süren bu klasik müzikal, Türk
kültürünün en önemli müzikalleri arasında. Fakat ben bu klasik müzikalimizin
yanında “İstanbul Efendisi” oyununun da önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum.
2008 Ekiminde prömiyerini yapan oyun, farklı oyuncularla beşinci sezonunu
kapatıyor.
Müzikaller ve müzikli
oyunlar, güncel Türk tiyatrosunda az yer kaplıyor. “İstanbul Efendisi” bu sezon
izlediğim 50. oyun, ama bu sezonda izlediğim dördüncü müzikal. DevletTiyatrosu’nun
“Sidikli Kasabası Müzikali” dışında izlediğim tüm müzikaller Şehir Tiyatroları’na
ait: “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz”, “Kabare”, “Şark Dişçisi,” “Gözlerimi Kaparım
Vazifemi Yaparım” ve yakın zamanda prömiyer yapacak “Hıdrellez”. “Sidikli
Kasabası Müzikali” oyuncuları itibariyle genç ve yetenekli oyuncular
barındırıyor (özellikle Nebi Birgi’nin oyunculuğunu çok sevmiştim), onların
çabasını ve emeğini hissediyorsunuz ama ben metni ve rejiyi çok beğendiğimi
söyleyemem. Şehir Tiyatrolarında izlediklerim arasında ise “Kabare” hariç tüm müzikaller
bizim kültürümüze ait. Elbette beğeni kıstasımı kendi kültürüm oluşturmuyor,
örneğin Zuhal Olcay’dan “Evita”’yı izlemek çok hoş olurdu ya da batı kaynaklı başka
müzikalleri…
“İstanbul Efendisi”
benim çok severek ve gülerek izlediğim bir oyun oldu. Bunda Engin Alkan
rejisinin, tüm oyuncuların ve orkestranın da çok önemli payı olduğunu
düşünüyorum. Sahnede “daimi” bir başrol görmüyor, her karakterin yaşantısına
tanık oluyoruz. Ayrıca işin müzikal yanıyla ilgili söylemem gereken bir nokta
da her oyuncunun sesinin kusursuz olması. Hiç kimse ne oyunculuğuyla ne şarkı
söylemesiyle bir diğerinin önüne geçmedi.
18. Yüzyıl Osmanlı
yaşamının bir parçasını görüyoruz, “Bu Akşam Gün Batarken Gel”, “Çile Bülbülüm”,
“Kalenin Bedenleri” gibi güzel şarkılar barındıran bir repertuar eşliğinde.
Özellikle “Kalenin Bedenleri”nin üç ayrı dilde söylenmesi, oyunun bence ayna
özelliği gösteren önemli bir sahnesi, kültürel açıdan…
Ben bu oyunu büyük
keyifle izledim, size de tavsiye ederim, yeter ki “geç kalmayın, erken gidin.”
Meraklısına "İstanbul Efendisi Ardiyesi": http://istanbulefendisiardiyesi.tr.gg/ANA-SAYFA.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder