SİTEYE DAİR

Öncelikle hoşgeldiniz... Bloğumu 2012 martında heyecanla açtığımda, izlediğim oyunların bende yarattığı etkiyi ve birikimim yettiğince bu oyunları yorumlamayı ve paylaşmayı amaçlamıştım. Sanatın pek çok alanıyla ilgili olmama rağmen tiyatro ile akademik anlamda bir bağım yoktu, çevirmen olduğum için "Tiyatro Çevirmenliği" çok ilgimi çeken bir alandı. Kendimi geliştirebilmek adına pek çok oyun izledim, okudum, araştırdım, düşündüm. Halen devam eden ve edecek olan bu süreç, tiyatroya olan sevgimin dışında ayrı bir bilinç ve birikim kazandırdı. Bundan sonra oyunlarla ilgili yazılar dışında, tiyatroyla ilgili farklı paylaşımlar da yapmak niyetindeyim, çünkü sanat insanın ruhunu zenginleştirir. Bu zenginliği her zaman paylaşmak dileğiyle, Onur.

25 Kasım 2012 Pazar

“DAR AYAKKABIYLA YAŞAMAK”


                           “DAR AYAKKABIYLA YAŞAMAK”

“Onlar bir tek televizyona inandılar. Televizyonu çok izleyen insanlar bilgili insanlardır. Televizyona inanan insanlar ise aptaldır.”

Yazan         : DUŞAN KOVAÇEVİÇ
Çeviren: BİLGE EMİN
Yöneten: M.NURULLAH TUNCER
Dramaturgi: HATİCE YURTDURU
Sahne Tasarımı: M.NURULLAH TUNCER
Işık Tasarımı       : FATİH MEHMET HAROĞLU
Kostüm Tasarımı: GAMZE KUŞ
Efekt : ERSİN AŞAR
Yönetmen Yardımcısı: ÖZGE KIRIŞ, BİLGE EMİN, CEYLAN ÇETE
Süre  : 120 DK

OYUNCULAR
BENNU YILDIRIMLAR, BORA SEÇKİN, ÇAĞRI ÖZGÜR HÜN, İBRAHİM CAN, MÜGE AKYAMAÇ, NİHAT ALPTEKİ, TANKUT YILDIZ, USKAN ÇELEBİ, VOLKAN AYHAN, YELİZ GERÇEK

Bugün Şehir Tiyatroları’na büyük bir heyecanla gittim, zira Duşan Kovaçeviç’in üç oyununu da görmüş (ikisi bu üçlemenin ilk iki oyunu: “İntiharın Genel Provası”  ve “Buluşma Yeri”, diğeri ise Devlet Tiyatroları’nda izlediğim ve özellikle çok beğenilen “Profesyonel” oyunu) ve üçünü de çok beğenmiş biri olarak özellikle bu üçlemenin son halkasını çok merak ediyordum ve oyun, bu merakımın hakkını bana fazlasıyla geri verdi.
İşçi hakları, ben de dâhil olmak üzere pek çoğumuzun hassas olduğu bir konu. Peki grev hakkını kullanan işçiler ne yapmalıdırlar? Açlık grevinde nasıl bir yol izlemelidirler? Haklarını nasıl korurlar? Oyun, bize beş işçinin fabrikaları özelleştirilerek kapatıldıktan sonraki açlık grevlerini ve bu greve medyanın nasıl yaklaştığını anlatıyor. Kapitalizmin ve medyanın yani “küçük dev adamların” ve işçilerin karşı karşıya gelmesine tanık oluyoruz. Medyanın, emekleri sömürülen, haklarının karşılığı verilmeyen, işi uğrunda sağlığını kaybetmiş, toplumdan tepki görmüş işçileri sömürmesi, bizlere hiç de yabancı değil. İşçiler durumlarını anlatırken, fonda çalan ağlak acıma müzikleri eşliğinde medya ve sistem onlara kahkahalarla güler. Burada sözü kesip medya patronu Maldiv Bey’i oynayan Tankut Yıldız’ı tebrik etmem gerekiyor. Zira karakteri başarıyla yansıttığını düşünüyorum.

Peki, onların televizyona inanmaktan başka çareleri var mıydı? Halk onların hâlini televizyondan öğrenecekti, peki başka bir yol var mıydı seslerini duyurabilmek için? Bunun cevabını hâlâ düşünmekteyim.  Belki gerçek anlamda birlik olsalar, konuşup anlaşsalar daha farklı bir yol izlenebilirdi...Ya da Bennu Yıldırımlar’ın canlandırdığı karakter gibi olan kişiler ne yapmalılar? Bunun cevabını sizlere bırakıyorum… Elbette, o karakter de “rahat” değildi, onun da sıkıntıları vardı, her şeyden önce o da bir kadındı, ama bocalayan bir kadın… Bocalamak iyi midir? 

Oyunda, Tankut Yıldız’dan sonra tebrik etmem gereken başka oyuncular da var, Steva rolündeki Bora Seçkin, Veseli rolündeki Nihat Alpteki ( sağlığını kaybetmiş işçiyi çok iyi canlandırdığını düşünüyorum) ve bugüne kadarki diğer iki oyununda da çok severek izlediğim ve bu oyunda menajer ve sunucu rolünde olan Bennu Yıldırımlar…

Oyunun en önemli artısı ise yaşananları şiddetini koruyarak vermesi, öyle ki haksızlığı, zulmü görüyor ve tüm varlığınızla hissediyorsunuz.

Oyunun dekor ve kostümlerini çok beğendiğimi eklemeliyim. Özellikle ikinci yarıda her oyuncunun kıyafetinde kırmızı renge yer verilmesi ise dikkat çekici bir özellik.

Oyun çıkışında ise Bennu Yıldırımlar ile fotoğraf çektirdim, her ne kadar birebir tanışmasak bile insanın sevdiği oyuncularla (ya da başka daldan sanatçılarla) böyle hoş hatıralarının olması çok anlamlı…

Peki, son söz olarak? Bu sefer kendi sözlerimle değil, sadece bu oyunda değil Buluşma Yeri’nde de geçen bir şarkının çok sevdiğim ve bundan sonra hiç unutmayacağım sözleriyle bitirmek istiyorum yazımı, bu oyunu görmelisiniz, üzerine hep beraber düşünmeliyiz !

“Kiraz açar bayırlarda / artık ilkbahar da yolda / her şey aynı memlekette / her şey aynı ülkemde / sadece ben yokum artık / asma yeşillenir ince ince ince / eski damı sarar o güzelce o güzel / kiraz açar bayırlarda / artık ilkbahar da yolda / her şey aynı memlekette / her şey aynı ülkemde / sadece ben yokum artık…”

                                            

                                                

1 yorum:

  1. merhaba,
    ben de geçen hafta izledim bu oyunu. oyunun oyunculuğu dekorunu yakaladığı yerleri ben de sizin gibi çok beğendim. ama sonu benim için bir hayal kırıklığı oldu. yazınızda buna hiç değinmemişsiniz düşüncenizi merak ettim. ya da ben mi çok yanlış düşündüm acaba? daha önce profesyoneli ve bir intiharın genel provasını izleyip çok beğenmiştim ama bu oyunun sonunun işçiye anca ölünce huzur vara getirilmesine biraz bozuldum açıkcası.
    ayrıca blogunuz çok güzel.
    kolay gelsin iyi seyirler iyi yazmalar:)

    YanıtlaSil