SİTEYE DAİR

Öncelikle hoşgeldiniz... Bloğumu 2012 martında heyecanla açtığımda, izlediğim oyunların bende yarattığı etkiyi ve birikimim yettiğince bu oyunları yorumlamayı ve paylaşmayı amaçlamıştım. Sanatın pek çok alanıyla ilgili olmama rağmen tiyatro ile akademik anlamda bir bağım yoktu, çevirmen olduğum için "Tiyatro Çevirmenliği" çok ilgimi çeken bir alandı. Kendimi geliştirebilmek adına pek çok oyun izledim, okudum, araştırdım, düşündüm. Halen devam eden ve edecek olan bu süreç, tiyatroya olan sevgimin dışında ayrı bir bilinç ve birikim kazandırdı. Bundan sonra oyunlarla ilgili yazılar dışında, tiyatroyla ilgili farklı paylaşımlar da yapmak niyetindeyim, çünkü sanat insanın ruhunu zenginleştirir. Bu zenginliği her zaman paylaşmak dileğiyle, Onur.

15 Mart 2013 Cuma

TARANTİNO FİLMLERİ TADINDA “INISHMORELU YÜZBAŞI”


     TARANTİNO FİLMLERİ TADINDA “INISHMORELU YÜZBAŞI”

Yazan: Martin McDonagh               

Çeviren: Mehmet Ergen

Yöneten: Murat Karasu

Dekor Tasarımı: Ethem Özbora

Kostüm Tasarımı: Yıldız İpeklioğlu

Işık Tasarımı: Akın Yılmaz

Müzik: O. Enes Kuzu

Yönetmen Yardımcısı: İlkay Akdağlı

 

 Oyuncular:

 Donny: Cengiz Baykal

 Davey: Engin Şahin

 Padraic: Reha Özcan

 Mairead: Deniz Elmas

 Christy: Hakan Şahin

 James: Can Öztopçu

 Brendan: İlkay Akdağlı

 Joey: Orkun Gülşen

 

Sahne Amiri: Reşit Arslan

Kondüvit: Ersin Sönmez

Işık Kumanda: Gökhan Gülçebi

“Inishmorelu Yüzbaşı” oyunu Martin McDonagh’ın izlediğim ikinci metni. Birkaç hafta önce Asmalı Sahne’de izlediğim fakat vakitsizlik sebebiyle bloğumda değerlendiremediğim “Yalnız Batı” oyunu, birkaç sezon önce sahnelenen ve izleyemediğim için üzüldüğüm, “acaba nasıldı?” dediğim  “Yastık Adam”  ve  “Leenane'in Güzellik Kraliçesi” oyunları da diğer önemli eserleri.
                          

Örgüt başı Padraic  “hayattaki tek arkadaşı” kedisi Arap öldürülünce çılgına döner ve babasıyla, babasının yardımcısını kurşuna dizmek ister. Ben metindeki - oyunun kitapçığında da belirtildiği üzere - kedi simgesini “vatan”, “namus”, “kutsal değerler” olarak ele alıyorum. Terörün sıradanlaştığı, her gün bir yerlerin patladığı, tarandığı zamanlardan geçiyoruz, bu belki hemen evimizin önü değil ama birkaç mahalle ötesi bile olabilir. Silahın varsa güçlüsündür, yoksa zayıf ve o silah bir gün sana da dönebilir. Bir kedi yüzünden, daha doğrusu “birisi için çok büyük önem taşıyan herhangi bir şey veya biri”  yüzünden hayatınızdan olabilirsiniz. Masumsanız bile (olmasanız bile cezası ölüm müdür, o da ayrı konu)…  Oyunda ayrıca cinsiyetçi bakış açısını da çok net görebiliyoruz, uzun saçlı erkeklere “karı kılıklı” ya da kısa saçlı kadınlara “oğlan çocuğu” denmesi gibi.

Oyunda silahlar patlar, yapma etler gösterilir, kan gövdeyi götürür… Bunlar elbette oyunun bir gereğidir. Bu sahnelerde çıkan seyirciler olduğunu duymuştum ve oyunu izlerken bizzat şahit oldum, elbette o seyircilere bir lafım olamaz, yalnız oyunu savunduğum nokta herhangi bir şiddet olmadan da böyle bir oyunun aynı sert etkiyi yaratamayacağı yönünde… Elbette şiddet yanlısı değilim, hele bu oyundan önce tiyatroda silah patlamasına son derece karşı olduğumu da belirteyim, ne var ki oyun gereği böyle olması gerekiyorsa da silah patlamalı. Hem o silahlar yan sokağımızda patlayınca oralı olmuyoruz da oyunda ateşlendiği zaman niye tepki gösteriyoruz? Belki düşünmeye buradan başlamak gerekiyor. Bu açıdan önemli bir metinle karşı karşıyayız.

Oyunun başarılı çevirisi ise severek takip ettiğim Mehmet Ergen’e ait. (Yönettiği “Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince Ama Şimdi İyi” oyununu özellikle tavsiye ederim.)

Oyunculuklar açısından da doyurucu bir oyun “Inishmorelu Yüzbaşı”. Özellikle Reha Özcan’ın oyunculuğunu çok beğendim. Bloğumu takip edenler hatırlayacaklardır, geçen sene yorumumu yazdığım “Sezuan’ın İyi İnsanı” adlı oyundaki oyunculuğunu da çok beğenmiştim. Kendisini ilk defa birkaç sezon önce yine Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenen “Bedensiz Kadın”’da seyretmiştim ve bu oyunlardaki karakterleri birbirinden çok farklıydı. Yine de zannediyorum bu üç oyun içerisinden bu oyundaki performansı, şimdiye kadarkiler arasında en unutulmaz performansıydı.
                                     

Ayrıca Deniz Elmas’ı da performansından ötürü tebrik etmek isterim. Kendisini ilk defa geçen sezon “Aşkın Sıradanlığı” oyununda seyretmiştim ve bu oyundaki oyunculuğunda gördüm ki farklı karakterleri başarıyla canlandırıyor.

Oyunun dekor tasarımı ise Ethem Özbora’ya ait. Kendisini “Sezuan’ın İyi İnsanı” oyunundaki dekor tasarımından biliyorum. Hatta mavi arka fonu görünce oyunun “Sezuan’ın İyi İnsanı” ile bir bağlantısı olacak mı diye düşünmedim değil ama iki oyun birbirinden çok farklı.

Yorumları okuyunca bu oyun için “Quentin Tarantino filmleri tadında” denmiş, buna ben de katılıyorum. Bu sene Devlet Tiyatrolarında izlediğim en güzel oyunlar olan “Sessizlik” ve  “Yağmur Durduğunda”’ya “Inishmorelu Yüzbaşı”’yı da ekliyorum.

Güzel metin, başarılı reji, sağlam oyunculuklar, izlenmeli…
 
                                 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder