SİTEYE DAİR

Öncelikle hoşgeldiniz... Bloğumu 2012 martında heyecanla açtığımda, izlediğim oyunların bende yarattığı etkiyi ve birikimim yettiğince bu oyunları yorumlamayı ve paylaşmayı amaçlamıştım. Sanatın pek çok alanıyla ilgili olmama rağmen tiyatro ile akademik anlamda bir bağım yoktu, çevirmen olduğum için "Tiyatro Çevirmenliği" çok ilgimi çeken bir alandı. Kendimi geliştirebilmek adına pek çok oyun izledim, okudum, araştırdım, düşündüm. Halen devam eden ve edecek olan bu süreç, tiyatroya olan sevgimin dışında ayrı bir bilinç ve birikim kazandırdı. Bundan sonra oyunlarla ilgili yazılar dışında, tiyatroyla ilgili farklı paylaşımlar da yapmak niyetindeyim, çünkü sanat insanın ruhunu zenginleştirir. Bu zenginliği her zaman paylaşmak dileğiyle, Onur.

26 Mart 2013 Salı

“SANAT” DEYİNCE…


                            “SANAT” DEYİNCE…

 

Yazan: Yasmina Reza                     

Çevirmen: Gencay Gürün

Yöneten: Atilla Şendil

Dekor Tasarım: İlayda Çeşmecioğlu

Işık Tasarım: Sema Öztaş

Kostüm: Seval İşgören

Müzik: Server Acim

Oyuncular: Bekir Aksoy, Hakan Gerçek, Rüzgar Aksoy

 

Başıma çok gelmiştir. “Aman Onur bu film de ne anlatıyor, bu kitap çok ağır, sen de ne anlıyorsun bundan, boşver bunları…” diyenlerin sayısı -ne yazık ki- hiç de az değildir. Sanat yapıtlarını özümsemek elbette her zaman kolay olmayabilir ve olmamalıdır da ki bize de kendimizi ve zekâmızı geliştirme imkânı versin…

Ben artık bir yapıta direk “sevdim”  ya da “sevmedim”  diyemiyorum. O yapıtı izlerken ilk aşamada sıkılsam bile sonradan düşününce aslında ne kadar dolu ve verici bir eser olduğunu algılıyorum. Bence bir eserin önemi de buradadır. Düşünme payı bırakması. Şayet bırakmıyorsa yüzeyselliğe kaçmıştır.

“Sanat” oyununun çıkış noktası ise Serge’in (Hakan Gerçek) beyaz üzerine beyaza çok yakın tonlarla çizilmiş bir tabloya iki yüz bin değerinde bir rakam ödemesinin Marc’ı ( Bekir Aksoy) rahatsız etmesi. Marc bu duruma büyük bir tepki gösterir. Burada sorgulamamız gereken çeşitli noktalar var:  “Bir sanat eseri, neye göre değerlenir?” , “arkadaşlarımızın zevklerine nereye kadar karışma hakkımız vardır?”…

Oyundaki tablonun abartısının durumun önemini anlatmakta önemli olduğunu düşünüyorum.  Zira “arkadaşlık” kavramı özünde sevgiden de önce saygıya dayanmalıdır. Ne var ki, bu her zaman böyle olmaz. Dostlarımız, bizim zevklerimizi anlamadıkları için önemsemezler, bizi yönetmeye çalışır, bize kendi zevklerinin en doğru olduğunu benimsetmeye çalışırlar, belki bilinçsizce yapılır bu davranış ancak kendi zevklerinin üstünlüğünü kabul ettirmek, anlamadan yargıladıkları sanat eserlerini incelemekten ( sevmek demiyorum) daha kolaydır. Burada bir sevgisizlik değildir söz konusu olan. Marc, Serge’i sevmese onunla vakit geçirmek istemezdi. Ne var ki önemini yitiren, saygı ve anlayış kavramlarıdır. İşte bu noktada “arkadaşlık” kavramını sorgulatır oyun bizlere, Ivan’ın (Rüzgar Aksoy) da katılmasıyla, hesaplaşma başlar.

“Van Gogh” ve “Üstü Kalsın” oyunlarından bildiğim Hakan Gerçek, “Ay Tedirginliği” oyununda izlediğim Bekir Aksoy ve ilk defa bu oyunda izleyip performansını beğendiğim Rüzgar Aksoy, sade oyunculuklarla, hikayeyi gerçekçi kılıyorlar. Yasmina Reza, 2010 yılında Devlet Tiyatrosunda izlediğim “Vahşet Tanrısı” oyunun yazarı. Bu metin, 2011 yılında Roman Polanski tarafından filme de alınmıştı. Özlerinde aynı sorunu anlatıyor metinler: Çevremize nasıl davrandığımız, nasıl bir insan olduğumuz ve saygı kavramına yaklaşımımız. Oyunda, metnin ve oyunculukların birbirini tamamladığını düşünüyorum, birbirlerini geçme derdinde değiller. Metin, oyunculara iyi bir deneyim sunarken, oyuncular da bu deneyimi başarıyla değerlendiriyorlar. Oyunun rejisi ise “Michelangelo”  adlı oyundan bildiğim (bloğumda yazmıştım ama yine tekrarlayayım, kaçırmayın, bilet bulunmuyor) Atilla Şendil’e ait. O oyunda başroldeydi. “Sanat”’ı seyirciyi sıkmadan, ona düşünme payı bırakacak şekilde yönetmiş Şendil. Metnin kusursuz çevirisi ise Gencay Gürün’e ait.

Sözlerime ek olarak şunu söylemek isterim ki sanat hayatımızın önemli bir noktasıdır, iyi ki de öyledir, ne var ki biz bu sanatı, günlük yaşamımıza da uygularsak, yaşamımız daha keyifli olacaktır. Hayatı, sanat gibi yaşamak dileğiyle…
                                    

1 yorum:

  1. Bir solukta okudum. Gerçeği arkamıza almak ne mümkün sanatı seven ve sohbet eden bir insan bulsam büyük ikramiye kazanmış gibi hissediyorum.

    YanıtlaSil