SİTEYE DAİR

Öncelikle hoşgeldiniz... Bloğumu 2012 martında heyecanla açtığımda, izlediğim oyunların bende yarattığı etkiyi ve birikimim yettiğince bu oyunları yorumlamayı ve paylaşmayı amaçlamıştım. Sanatın pek çok alanıyla ilgili olmama rağmen tiyatro ile akademik anlamda bir bağım yoktu, çevirmen olduğum için "Tiyatro Çevirmenliği" çok ilgimi çeken bir alandı. Kendimi geliştirebilmek adına pek çok oyun izledim, okudum, araştırdım, düşündüm. Halen devam eden ve edecek olan bu süreç, tiyatroya olan sevgimin dışında ayrı bir bilinç ve birikim kazandırdı. Bundan sonra oyunlarla ilgili yazılar dışında, tiyatroyla ilgili farklı paylaşımlar da yapmak niyetindeyim, çünkü sanat insanın ruhunu zenginleştirir. Bu zenginliği her zaman paylaşmak dileğiyle, Onur.

17 Kasım 2012 Cumartesi

“DÜĞÜN ŞARKISI YA DA AKHİLLEUS İLE OPHELİA”


     “DÜĞÜN ŞARKISI YA DA AKHİLLEUS İLE OPHELİA”
                        
Yazan: Civan Canova

Yöneten: Civan Canova
Dekor Tasarımı: Işın Mumcu
Kostüm Tasarımı: Medine Yavuz
Işık Tasarımı: Nejat Karaorman

Oyuncular:
Berrin Akhasanoğlu

Devlet Tiyatroları, bu sene de önceki senelerde olduğu gibi duyarlılık gösterilmesi gereken çeşitli konulara dair oyunlar sahneliyor, bu oyunlarda “kadın”ı ön plana alması ise çok önemli bir özellik, bir artı.

Civan Canova’nın yazdığı ve yine birkaç sezon önce İstanbul Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenen “Ful Yaprakları” oyununundan çok etkilenmiştim, hem metni hem rejiyi, hem de oyunculukları çok sevmiştim ama en çok konu itibariyle çekmişti beni. Oyundan sonra ise büyük bir iştahla kitabı okumuştum ve Cinius Yayınları’ndan çıkan Civan Canova’nın “Toplu Oyunlar 1” ve “Toplu Oyunlar 2” kitaplarını bitirdikten sonra düşündüğüm şey ise Civan Canova’nın en çok “Ful Yaprakları” oyunundan etkilendiğimdi. Yanlış anlaşılmasın, diğer oyunlar da kimi zaman romantik kimi zaman kara komedi tarzına varan geniş bir yelpazede yer alıyor ama nedense benim kendimi en çok yakın hissettiğim oyun “Ful Yaprakları” idi. Aynı kitapta yer alan “Düğün Şarkısı” adlı oyun ise beni özellikle şu cümlesiyle çok etkilemişti: “-Kızım zil çaldı, hadi sınıfa./ - O zil değil, benim düğün şarkım.”  Belki sırf bu cümle bile kadın ve sevgi kavramları üzerine bizi düşünmeye itiyor.

Oyunu izlerken aklıma, iki sezon önce izlediğim ve Cezmi Ersöz’e ait olan “Kendi Kendine Konuşmaktır Aşk” oyunu geldi, o oyun(ki Kürşat Alnıaçık’ın performansı takdire şayandı) bir ilişkiyi nasıl erkek gözüyle anlatıyorsa, “Düğün Şarkısı” da kadın gözüyle anlatıyordu. Yalnız bu defa, ilişki sevgililikten öte bir düğüne ve düğün sonrasına uzanıyor. Berrin Akhasanoğlu, sahnede tek kişi olarak, etkileyici bir performans sergiliyor. Dekorun da oyuna uygun olduğunu düşünüyorum. Ayrıca ışık düzeni de oyunla paralel ilerliyordu ki bu bazı oyunlarda göremediğim  -ya da yeteri kadar üzerine düşülmeyen- bir özellik. Kostümleri de çok sevdiğimi belirtmeliyim.

Bir kadın eşinden ne bekler? Ya da sevgilisi olarak gördüğü eşinden ne bekler şeklinde sormalıyım sorumu. Adam bu sevgiye cevap verebilir mi? Bu cevap yeterli midir? Bir sürü kişiyi mutlu etmektense yanı başındaki sevgiliyi mutlu etmek, daha mı önemlidir? Hangisi doğrudur? Sanatçı ve hassas bir adamla beraber olmak nasıldır? Bir kadın bunu taşıyabilir mi? Önyargılar mutlu olmamıza engel midir? Çevre, bir evlilikte ne kadar etkilidir? Oyun bu sorulara cevap aramakta.

Oyunlar arasında karşılaştırma yapmayı sevmiyorum ne var ki -ister istemez düşündüğümden- bu oyun benim için Ful Yaprakları gibi asla unutamayacağım oyunlar listesinde bir oyun değil. Fakat bana hitap etmediğini de söyleyemem. Bir kadının sevgisine, saygısına, tutkularına tanık oluyoruz, bu bir erkek için çok önemli. Özellikle ders almak isteyen erkekler için, kadınları biraz daha anlamak isteyen erkekler için…

                                           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder