SİTEYE DAİR

Öncelikle hoşgeldiniz... Bloğumu 2012 martında heyecanla açtığımda, izlediğim oyunların bende yarattığı etkiyi ve birikimim yettiğince bu oyunları yorumlamayı ve paylaşmayı amaçlamıştım. Sanatın pek çok alanıyla ilgili olmama rağmen tiyatro ile akademik anlamda bir bağım yoktu, çevirmen olduğum için "Tiyatro Çevirmenliği" çok ilgimi çeken bir alandı. Kendimi geliştirebilmek adına pek çok oyun izledim, okudum, araştırdım, düşündüm. Halen devam eden ve edecek olan bu süreç, tiyatroya olan sevgimin dışında ayrı bir bilinç ve birikim kazandırdı. Bundan sonra oyunlarla ilgili yazılar dışında, tiyatroyla ilgili farklı paylaşımlar da yapmak niyetindeyim, çünkü sanat insanın ruhunu zenginleştirir. Bu zenginliği her zaman paylaşmak dileğiyle, Onur.

21 Ekim 2012 Pazar

“ARDA AYDIN VE MESUT İNSANLAR FOTOĞRAFHANESİ”


        “ARDA AYDIN VE MESUT İNSANLAR FOTOĞRAFHANESİ”

Dünyada her insan az çok bir felakete uğramış olabilir. Bunun için büsbütün kötümser olunur mu? Felaketler yerine saadetleri, ölmüşler yerine doğacakları, geçmişler yerine gelecekleri düşünmeliyim.”


                                               

YAZAN:  ZİYA OSMAN SABA

 OYUNLAŞTIRAN: HİLMİ ZAFER ŞAHİN

YÖNETEN:  CAN DOĞAN

DRAMATURJİ   : HİLMİ ZAFER ŞAHİN

MÜZİK: MERTOL ŞALT

SAHNE TASARIMI: MEHMET EMİN KAPLAN

IŞIK TASARIMI: FATİH MEHMET HAROĞLU

KOSTÜM TASARIMI: EYLÜL GÜRCAN

YÖNETMEN YARDIMCISI: ÜMRAN İNCEOĞLU- SAMET HAFIZOĞLU-ÇAĞLAR POLAT

SÜRE: 1 SAAT 10 DAKİKA / TEK PERDE

OYUNCULAR:

CAN DOĞAN, UĞUR ARDA AYDIN, SAMET HAFIZOĞLU

Yazıma başlarken bilmiyorum tiyatroyu ne kadar sevdiğimden bahsetmeme gerek var mı… Bir oyun seçerken kıstasım beni düşündürmesi, sanatsal açıdan yenilikçi olmaya çalışması, komedi bile olsa derinliği olmasıdır. Bunların yanında bir de “özel oyuncularım” vardır. Elbette, bu oyunları onların yerine başka oyuncular,- örneğin yeni mezun olmuş ve ilk oyunlarını oynayan yetenekler-  oynasa da izlerim ve bu yeni yeteneklerle tanışmak isterim, fakat insanın sevdiği oyuncuları sahnede seyretmesi, onlarla göz göze gelmesi, sesinde hayat bulan karakteri çözümlemeye çalışması, kimi zaman gülüp, kimi yerde duygulanması çok anlamlı duygulardır. Dediğim gibi tiyatro benim hayatımda çok ayrı ve önemli bir yerde. Sadık bir seyirci, yazı konusunda ustalaşmak isteyen bir kalem, mezun olmaya hazırlanan bir çevirmen ve dramaturji yüksek lisansı yapmaya hevesli bir genç olarak söyleyebilirim ki,  tiyatro ile aktif olarak ilgilendiğim dört seneden beri izlediğim pek çok oyunda beni etkileyen pek çok isimle tanıştım ve onların teatral çalışmalarını takip ettim, yeni oyunlarını seyrettim, yetenekleriyle beni oldukça etkileyen isimler oldu. Bunların başında da Uğur Arda Aydın gelir. Kendisini ilk olarak 2006 sonlarında okuduğum lisenin bizleri dönemce götürmesiyle “Keşanlı Ali Destanı”’nda izlemiştim. Fakat bilinçli olarak izlediğim ilk oyunu geçen sezon seyretme şansı bulduğum ve bugün izlediğim Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi’ne kadar bana en çok etkileyici gelen performansıyla “Buluşma Yeri” adlı oyunudur. Özellikle “profösör” kelimesini tonlamasıyla oyundaki karakterine nasıl başarıyla büründüğüne tanık olmuştum. Düşünsenize sadece bir kelimeyi tonlayışla… (Şan çalıştığım hocam, düzgün telaffuz için bir kelimenin üzerinden belki yüz kere geçmem gerektiğini söylemişti. Bunun yararını bir kere daha anlıyorum.) Ardından Lüküs Hayat’ı izledim. “Hanımefendi acaba bana ayırabilecek bir dakikanız var mı?” ve –pek çok kişi tarafından beğenilen- “o yanak buraya gelecek” replikleriyle bir kez daha dikkatimi çekmişti.  Geçen sezon sonuna geldiğimizde ise, çok ciddi bir aktörlük bilgisi ve yeteneği gerektiren felsefik bir oyunla, Sartre’ın Nekrassov’uyla sahnedeydi Aydın. Üç saat boyunca temposu hiç düşmeden oynamıştı. Keşanlı Ali Destanı hariç bilinçli olarak kendisini izlediğim tüm bu oyunlar içerisinde dediğim gibi “Buluşma Yeri” benim için ayrıydı. Fakat  “benim için ayrı oyuncuların benim için ayrı oyunları” sıralamasında Buluşma Yeri, yerini bugün izlediğim Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi’ne bıraktı. Elbette oyunlar birbirinden çok farklı, karşılaştırma yapmak çok doğru olmayacaktır ama dediğim gibi “benim için ayrı oyuncular” kategorisindeyiz. Tabi ki, bu kategoride olmak sevdiğim oyuncuların sevmediğim performanslarını ve oyunlarını bile beğeneceğim anlamına gelmiyor. Ne var ki Uğur Arda Aydın’ın bugüne kadar kötü bir performansına hiç tanık olmadım ve bugün sahnede Ziya Osman Saba’yı canlandırırken, kendini karakterine ne kadar adadığına bir kez daha şahit oldum… Oyunu, en önden izlediğim için tüm mimiklerini yakından görebildim. Dekor arasında gezerkenki temposu, dekorları değiştirirkenki canlılığı rolünü çok sevdiğini hissettirdi bana. Antre ve finaldeki kısa rollerini saymazsak oyunda fotoğrafçı dışında bir tek kendisi vardı ve sahneyi başarıyla doldurduğunu söyleyebilirim.  

                                               

Burada sözü kesip, başka bir noktaya değinmek istiyorum. Arda Aydın, resmi twitter hesabından kendisi ile ne zaman iletişime geçsem beni hep yanıtladı. Bu, benim bir oyuncunun yeteneğini beğenip takdir etmenin yanında, gözümdeki insani değerini arttıran ve kendimi yakın hissettiren bir özellik. Bu sebeple bir gün kendisi ile tiyatro üzerine söyleşmeyi çok istediğimi de belirtmek isterim.

Biraz da oyundan bahsedeyim: Ziya Osman Saba deyince aklıma her şeyden önce “Bir Oda, Bir Saat Sesi” adlı Ezginin Günlüğünden de “Eski Günlerimiz” adıyla şarkı olarak dinlediğim şiir gelir. “Beni maziye götüren bir el” der Saba bu şiirde, tıpkı oyunda da İstanbul’a duyduğu özlemi dile getirdiği gibi… Hüzün hâkimdir bu şiire. Oyunda da, genel olarak bu hüzün havasını hissettim. Sanki eski bir anı defterinin belli sayfaları arasında geziniyor gibi… Fonda ise İstanbul, Haliç Köprüsü, Boğaz, Kadıköy, İstiklal… Dükkânların parayla mutluluk satmaları, o zamanlar çok değerli olan “fotoğraf çektirmek âdeti” ve bu fotoğraflarda herkesin yapma bir güleryüzlülükle objektife gülümsemelerinin karşısında Saba’nın yalnızlığı bu anı defterinden parça parça kareler… Bir diğer önemli nokta ise Saba’nın beyefendiliğinin, İstanbulluluğu’nun bir dönemi temsil ederek, bize o yılların yaşantısını göstermesi. Bir nevi belge niteliği taşıması, “bizi maziye götüren bir el olması.”  “Bu basabilmek saadetine erdiğiniz kaldırımlara hiç tükürülür mü?” sözünün ne demek istediğimi özetleyeceğini düşünüyorum. Dekoru ve özellikle barkovizyon gösterilen tabloların sonradan köprü olmasını çok sevdim. Oyun boyunca oyuna eşlik eden ve çok naif ve etkileyici olan oyun müzikleri ise, kendisini daha önce Harun Kolçak’a verdiği “Yeminliyim” bestesinden tanıdığım, Mertol Şalt’a ait. Burada bir düşüncemi daha yinelemek isterim, bu güzel tiyatro müzikleri cd olarak oyun broşürünün yanında verilebilse ya da hiç değilse meraklısı için şehir tiyatroları web sitesinden indirilebilse ve kaybolmasa ne hoş olur, değil mi? Oyunda ayrıca Arda Aydın üç tane şarkı da söylüyordu ve birinde keman kullanılmıştı, melodiyi şu an hatırlayamıyorum ama beni çok etkiledi, bu melodinin hayatımda bir şekilde yer almasını isterdim. Oyunu izlerken, aklıma iki sezon önce seyrettiğim “Meraklısı İçin Öyle Bir Hikâye” adlı Sait Faik oyunu geldi… O da eski zamanların İstanbul’unu biraz daha detaylı olarak işliyordu.

                                                   

Bugün zamanda böyle hoş bir yolculuk yaptım, eğer geçmiş zamanlara ve Türk Edebiyatı’na az da olsa meraklıysanız ve mükemmel bir performans görmek istiyorsanız “Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi”’ni kaçırmayın derim, saadet dolu günler efendim! Flaş.

                                          

Sondan sonra ekleme no: 1
Bahsettiğim “Eski Günlerimiz” adlı Ziya Osman Saba’nın “Bir Oda, Bir Saat Sesi” adlı şiirinden uyarlanan Ezginin Günlüğü şarkısı için:

Sondan sonra ekleme no: 2
Meraklısı için Arda Aydın’dan çok sevdiğim bir Beatles yorumu:

Kimbilir belki Arda Aydın’dan ilerleyen zamanlarda bir “tiyatro şarkıları” albümü projesi duyabiliriz… Ne kadar hoş olur değil mi?

3 yorum:

  1. İzlediğim, izleyebileceğim "en güzel oyundu" diye düşünüyorum. Geçen sene izledim, bu sene bir daha gideceğim Uğur Arda Aydın'ı izlemeye... 100 kere de izlesem doyamam bu oyuna. Emeği geçen herkese sonsuz teşekkürlerimi sunarım. -İNCİ-

    YanıtlaSil
  2. Arda Aydın her zaman oyunculuğu ile benim için bir numara oldu. bütün tiyatrolarını izledim -çocuk oyunları dahil-

    en son izlediğim oyunu ise mesut insanlar fotoğrafhanesiydi.

    ve bu noktada seni kıskandığımı söyleyebilirim çünkü ben de Arda Aydın ve muhteşem oyunculuğu, oyunla ilgili blogumda yazı yazıcaktım fakat sonra nedense bi türlü yazamadım (yeteneklerini istediğim gibi belli edemem kaleme dökemem de kötü bir yazı olur diye çekindim)

    ne güzel yazmışsın.

    buluşma yeri'ne aralık ayında gidicem heyecanla ve merakla.

    YanıtlaSil
  3. gerçekten çok kişisel ve profesyonel bir yazı olmuş. gitgide daha iyiye gidiyor Onurcum, gerçekten keyifle okudum. ayrıca tiyatro müzikleri önerisine yüzde bin beş yüz katılıyorum. kaybolup gidiyor kayıt altına alınmamış binlerce eni konu beste... bence o beğendiğin parçanın kaydını oyuncuya sorabilirsin, onda vardır muhakkak veya sağlayabilir.

    YanıtlaSil