SİTEYE DAİR

Öncelikle hoşgeldiniz... Bloğumu 2012 martında heyecanla açtığımda, izlediğim oyunların bende yarattığı etkiyi ve birikimim yettiğince bu oyunları yorumlamayı ve paylaşmayı amaçlamıştım. Sanatın pek çok alanıyla ilgili olmama rağmen tiyatro ile akademik anlamda bir bağım yoktu, çevirmen olduğum için "Tiyatro Çevirmenliği" çok ilgimi çeken bir alandı. Kendimi geliştirebilmek adına pek çok oyun izledim, okudum, araştırdım, düşündüm. Halen devam eden ve edecek olan bu süreç, tiyatroya olan sevgimin dışında ayrı bir bilinç ve birikim kazandırdı. Bundan sonra oyunlarla ilgili yazılar dışında, tiyatroyla ilgili farklı paylaşımlar da yapmak niyetindeyim, çünkü sanat insanın ruhunu zenginleştirir. Bu zenginliği her zaman paylaşmak dileğiyle, Onur.

15 Eylül 2012 Cumartesi

AUT


                                 AUT

    “Kötülükten gördüğüm iyiliği başka hiçbir şeyden görmedim…”

Yazan: Alper Kul- Özgür Ozgülgün
Yöneten: Eyüp Emre Uçaray
Yardımcı Yönetmen: Heves Duygu Tüzün
Oynayanlar:      Ferit Kaya (Sarı)
                         Erkan Kolçak Köstendil (Zehir)
                        Taner Ölmez (Boza)
                         İhsan Ceylan (Fidel)
                        Sinan Arslan (Öcü)
                        Ömer Güneş (Çocuk)
                       Volkan Çolpan (Oswald)
                       Doğan Kecin (Reis)
                       İncinur Daşdemir (Manita)          

                                                                

İnsan, hayatında kendini geliştirmek istiyorsa ilgisini hemen her konuda duyarlı bir düzeyde tutmalı diye düşünürüm… “Aut” benim bu amaçla bilet aldığım bir oyundu. Çünkü futbolla özel bir alakam olmamasına rağmen, bu yola baş koyan “koyu fanatikleri” daha yakından tanımanın bakış açımı zenginleştireceğini düşünüyordum. Bahsettiğim ““koyu fanatikleri” daha yakından tanımak için maça gidilemez mi?”, ya da “maç muhabbeti yapılan ortamlar yeterli değil midir?” diye de sorulabilir bu noktada, ne var ki oyunculuklar ve oyunun kesinlikle sığ bir anlatıma sahip olmaması, oyunu etkileyici kılıyor.

Oyunu izledikten sonra, benim düşündüğüm nokta ise futboldan çok futbolu bir nevi bir din gibi görüp, ona imanla bağlananlar, futbol için gerekirse canını vermekten kaçınmayan, onun için kapı tutan, adam paketleyen, kavga eden insanların psikolojileri… “Aut”’u izlerken hem gülüyor hem düşünüyorsunuz… Benim düşündüğüm nokta ise işte bu psikolojik noktaydı… Tabi bu yazıda, fanatikliğin derinlemesine sosyolojik boyutlarından bahsetmeyeceğim ama bahsettiğim bu insanlar kazanılması ve topluma kazandırılması gereken insanlar, hayatları yukarılardan gelecek bir iş telefonunun ucunda olan bir insan kendi hayatına ne kadar değer verebilir ki?

Herkesin ilgi alanı farklıdır, benim ilgi alanımın futbol olmaması, futbol seven insanları küçük göreceğim anlamına kesinlikle gelmez fakat hayatları bir şekilde kaybedilmiş ve hayatın kenarında yaşayan bu insanların bir şekilde topluma zararlı konumdan faydalı konuma geçirilmeleri gerekir… Kaynağı barış ve adalet olan bir sporu kim niye istemesin ki?

Bahsettiğim “kazanılması gereken insanlar” sözünü biraz daha açayım. Bir grup taraftar, hayatlarında en çok sevdikleri bir  “manita”, bir de takımları… Onlar için hiçbir şey bu iki öğenin yerini alamaz, zaten alması için onlara bir şans verilmiş midir? Bu insanların eğitimleri nasıldır, var mıdır?  Niçin takımlarını her şeyin üstünde tutarlar? Kendilerini bu şekilde mi ifade ederler? Dostlukları nasıldır? Birbirlerine güvenirler mi yoksa birbirlerini satmak için fırsat mı kollarlar? Onları koruyan var mıdır? Harcanırlar mı, faydalanırlar mı? İşte, tüm bu soruların yanıtlarını asla yüzeysele inmeden, gayet başarılı oyunculuklarla bize gösteren bir oyun “Aut”. Özellikle Erkan Kolçak Köstendil’in oyunda gitgide sertleşen “Zehir” karakterini başarıyla yansıttığını düşünüyorum. Ayrıca Ferit Kaya, bugüne kadar, psikolojisini çok merak ettiğim ve çözmeye çalıştığım bir karakteri etkileyici bir şekilde oynuyordu.

Futbol hayatına ve fanatikliğe dair cevaplanması gereken onlarca soru var, fakat ben oyundan da hareketle beni en çok etkileyeni sizlere sorayım, bu insanlara “gerçek iyiliği” kim gösterecek ki kötülükten medet ummasınlar?

Bir hatırlatma: “Aut” bu gece son kez oynanacak ve yerleri tükenmiş, ama yazımda bahsettiğim soru ve sorunlar hala geçerli, oyunla beraber bitmeyecek. Toplumumuzun içinden çıkan bu karakterleri pek çok yerde görebilirsiniz…  


                                               
                                 

              

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder