SİTEYE DAİR

Öncelikle hoşgeldiniz... Bloğumu 2012 martında heyecanla açtığımda, izlediğim oyunların bende yarattığı etkiyi ve birikimim yettiğince bu oyunları yorumlamayı ve paylaşmayı amaçlamıştım. Sanatın pek çok alanıyla ilgili olmama rağmen tiyatro ile akademik anlamda bir bağım yoktu, çevirmen olduğum için "Tiyatro Çevirmenliği" çok ilgimi çeken bir alandı. Kendimi geliştirebilmek adına pek çok oyun izledim, okudum, araştırdım, düşündüm. Halen devam eden ve edecek olan bu süreç, tiyatroya olan sevgimin dışında ayrı bir bilinç ve birikim kazandırdı. Bundan sonra oyunlarla ilgili yazılar dışında, tiyatroyla ilgili farklı paylaşımlar da yapmak niyetindeyim, çünkü sanat insanın ruhunu zenginleştirir. Bu zenginliği her zaman paylaşmak dileğiyle, Onur.

28 Nisan 2012 Cumartesi

BİR KARA MİZAH ÖRNEĞİ: NEKRASSOV


                  BİR KARA MİZAH ÖRNEĞİ: NEKRASSOV
         “Tanrı’nın varlığı, insanın ona duyduğu ihtiyaçla kanıtlanır…”
     “Çok sevmek için çok nefret etmek gerekir…”
“Ben namussuz bir namusluyum ama namussuz değilim”…

                                   

Yazan: JEAN PAUL SARTRE
Çeviren: IŞIK NOYAN
Yöneten: ERGÜN IŞILDAR
Dramaturgi: ÖZGE ÖKTEN
Sahne Tasarımı: CEM YILMAZER
Işık Tasarımı: CEM YILMAZER
Kostüm Tasarımı: SABAHAT ÇOLAKOĞLU
Yönetmen Yardımcısı: ÖZGÜR ATKIN

OYUNCULAR:
CANER BİLGİNER, CEM KARAKAYA, CEREN HACIMURATOĞLU, DERYA KURTULUŞ, EFTAL GÜLBUDAK, ENGİN AKPINAR, GÜROL GÜNGÖR, HAŞMET ZEYBEK, MANA ALKOY, MELİKE ALTINBARAN, NİHAT ALPTEKİ, ÖMER BARIŞ BAKOVA, ÖZGÜR EFE ÖZYEŞİLPINAR, RADİFE BALTAOĞLU, RIDVAN ÇELEBİ, SAVAŞ BARUTÇU, SEZAİ AYDIN, UĞUR ARDA AYDIN, UĞUR DİLBAZ, YAVUZ ŞEKER, YILMAZ MEYDANERİ

Şehir Tiyatroları’nda sezon tartışmalı bir şekilde kapanırken, sezonun son oyunlarından Nekrassov benim için büyük bir tiyatro şöleni oldu… Oyunculuklarından, oyunun afişine kadar (Marc Chagall’ın Pencereden Paris adlı eseri) ne kadar büyük bir emekle hazırlandığı belli olan bu oyunu izledikten sonra Türk tiyatrosu ve seyircisi üzerine düşündüm… Yazımda bu düşünceleri açıklayacağım…

Bu sene seyrettiğim kırktan fazla tiyatro eseri arasında Nekrassov en beğendiklerim arasında yerini aldı… Sartre’ın 20. Yüzyılın belirli bir kısmına ışık tutan ve sorgulatan bu oyununu Ergün Işıldar yönetmiş, Özge Ökten’in dramaturgluğunu yaptığı oyunun çevirisi Işık Noyan’a ait… Çeviri bölümü öğrencisi olduğumdan çevirinin son derece akıcı olduğunu söylemeliyim, gerçi Şehir Tiyatroları’nda bugüne kadar birkaç oyun dışında kötü çeviriye pek rastlamadım ama Nekrassov’un çevirisi, akıcılığı ile ayrı bir yere konumlandı…

Açıkçası oyuna biletimi alırken oyuncuları bilmiyordum fakat oyunda Arda Aydın’ın da olduğunu öğrenince sevindim zira Keşanlı Ali Destanı, Buluşma Yeri ve Lüküs Hayat’tan sonra bu oyunda nasıl bir karakteri oynayacağını çok merak ediyordum. Bir anti- kahramanı(Georges)  canlandırmış bu sefer Aydın ve karakterle aramıza bir mesafe koymayı başarmış (tabi bunda Sartre’ın ve yönetmen Ergün Işıldar’ın da payı vardır). Oyunu izlerken iyi- kötü kargaşasını size de yaşatıyor ve düşündürüyor…  Sahnede tüm oyuncular birbiriyle dengeli ve eşit bir oyunculuk sergiliyor, bu açıdan oyun başarılı oyunculuklarla daha da renkleniyor… Daha Buluşma Yerinde seyrettiğim Sezai Aydın ise Sibilot karakterini ustalıkla canlandırmış…  Ayrıca ışık ve efektler, dekorun sadeliği ama kullanışlı olması aynı şekilde kostümlerin sadelikle göz alıcı olması, bu oyunu sevmemdeki diğer etkenler…



                                                    

Oyundan çıktığımda ise kafamdaki ilk soru: “Seyirci bu oyunu anlar mı?” oldu, elbette burada seyirciye ve oyuna karşı kötü bir düşüncem yok ki az evvel oyunu ne kadar beğendiğimden söz ettim ama Türk seyircisinin kara mizaha, hele de böyle uzun süreli bir kara mizaha(üç buçuk saat) ayıracak vakti ve isteği olduğundan şüpheliyim… Tabi ki sadık tiyatro seyircileri için bu sözüm geçersizdir, onlar tiyatronun nasıl kafa yapımızı değiştirdiğini, düşünce tarzımızı geliştirdiğini bildikleri için, bu oyundaki emeğin kıymetini de anlamışlardır. Belki de ben sorumu “seyirci bu oyunu anlamak ister mi? Anlamak için çaba harcar mı şeklinde sormalıyım…”  Zira oyun özenli bir dikkat ve takip istiyor… “Peki, seyircinin anlamak istediği düzeyde oyun yapılırsa, seyirci kendini geliştirebilir mi?”  sorusu ortaya çıkıyor burada da ki tiyatro kişiye bir şey katmayacaksa, var olması anlamsızdır… Beni oyunla ilgili endişelendiren noktayı biraz daha açayım, bu denli emek verilmiş ve dolu bir oyunun seyircisi çok salonlara oynamasını istiyorum… Tabi ki seyircinin beklentisi de önemlidir, ne var ki, düşünmeye, sorgulamaya yönelik oyunlar benim için ayrı bir önem taşıyor, hele de sorgulayan sanatın baltalanmaya çalışıldığı şu günlerde… Bu açıdan Nekrassov felsefi bir kara mizah değeri taşıyan, güldüren ama daha çok düşündüren bir oyun olarak hafızamda kaldı, tavsiye ederim…
                                               
                                            



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder