SİTEYE DAİR

Öncelikle hoşgeldiniz... Bloğumu 2012 martında heyecanla açtığımda, izlediğim oyunların bende yarattığı etkiyi ve birikimim yettiğince bu oyunları yorumlamayı ve paylaşmayı amaçlamıştım. Sanatın pek çok alanıyla ilgili olmama rağmen tiyatro ile akademik anlamda bir bağım yoktu, çevirmen olduğum için "Tiyatro Çevirmenliği" çok ilgimi çeken bir alandı. Kendimi geliştirebilmek adına pek çok oyun izledim, okudum, araştırdım, düşündüm. Halen devam eden ve edecek olan bu süreç, tiyatroya olan sevgimin dışında ayrı bir bilinç ve birikim kazandırdı. Bundan sonra oyunlarla ilgili yazılar dışında, tiyatroyla ilgili farklı paylaşımlar da yapmak niyetindeyim, çünkü sanat insanın ruhunu zenginleştirir. Bu zenginliği her zaman paylaşmak dileğiyle, Onur.

20 Şubat 2013 Çarşamba

TOPLU HİKÂYELER


                                   TOPLU HİKÂYELER

                       “YETENEK ÖĞRETİLEMEZ”

 
Yazan: Donald Margulies      

Çeviren: Defne Halman, Balam Kenter

Şiir Çevirileri: Talat Halman

Yöneten: Kadriye Kenter

Dekor Tasarım: Osman Şengezer

Işık Tasarım: Alev Topal

Oynayanlar: Kadriye Kenter, Defne Halman

 

Usta-çırak ilişkileri her zaman ilgimi çekmiştir. Bu merakım yalnızca sanatsal ilişkilere özgü olmasa da bu yazıda ağırlıklı olarak sanatsal ilişkilerden bahsetmek istiyorum.

Birkaç sene önce yazdığım bir öyküye dair yorum alabilmek için hikâyemi görüşlerini önemsediğim bazı yazarlara göndermiştim, bundan burada bahsetmemin nedeni metnimi yolladığım yazarların, başka bir deyişle “ustaların” bana ve metne yaklaşımlarıydı. Kimi samimice fikrini söylüyor, sevip/sevmediğini belirtiyor ve onlara olan hayranlıklarımın karşısında gayet mütevazı dururken, kimi ise çok da ilgili görünmüyordu. Elbette, her yazarın, sanatçının bir başkasını eğitmek ya da en azından yönlendirmek gibi bir işlevi olamaz. Ben, “Toplu Hikayeler”i izlerken, geçirdiğim deneyimleri düşündüm, yazarların bana, yazmaya hevesli bir edebiyat meraklısına karşı tavırlarını hatırladım. Oyundaki usta yazarın(Ruth), genç yazara( Lisa) karşı olan davranışlarının aynısını yaşamasam bile, uzaktan bol ışıklı gözüken fakat biraz yakından bakınca hırsın, egonun konuştuğu, ahlakın sorgulanır hale geldiği bir ortam olduğunu düşünmüşümdür hep…  Diğer taraftan hayran olduğumuz, takip ettiğimiz yazarların, sanatçıların karşısına çıkışlarımız bizim için olduğu kadar, yazarlar için de bir sınavdır .(Tabi o dersi vermek isterlerse) Hem genç nesle dair bir nabız yoklamasıdır bu, hem de kendini geliştirme fırsatı verir.
 
                                 

“Toplu Hikâyeler” (Collected Stories),  Donald Margulies’in kaleminden izlediğim ilk oyun, metin olarak, önemli olduğunu düşünüyorum. Yeteneğe, kısmen de olsa yazarların bakış açısına, ahlaki disipline dair önemli mesajlara sahip. Fakat yönetim açısından “acaba aralarında oluşan sevginin yavaş yavaş kıskançlık, nefret ve kopmaya doğru yol alması biraz daha fazla irdelense daha mı iyi olurdu”  diye düşündüm. Çünkü bu halde, olaylar birbirine bağlı ilerlemektense, sanki bazı noktalar kesime uğramış gibi geldi. Bu da oyundaki esas vurucu kısmı sondaki tartışmaya saklıyor, sanki o gerginlik biraz daha fazla tutulsaydı, daha fazla vuruculuk sağlanabilirdi diye düşündüm.

Kadriye Kenter’i daha önce Müşfik Kenter ile oynadıkları “Aşk Mektupları” ve geçtiğimiz sezon sahnelenen “Ölümüne” oyununda, Defne Halman’ı ise “Zorla Güzellik” oyununda seyretmiştim. Kenter Tiyatrosu’nda bugüne kadar seyrettiğim oyunlarda hiçbir zaman “şu oyuncu çok iyiydi, ama keşke diğer oyuncu olmasaydı” demedim, her zaman kaliteli oyunculuklar gördüm, bu yalnızca benim düşüncem değil, pek çok tiyatroseverin düşüncesi ve Kenter Tiyatrosu’nun da başarısıdır. Defne Halman’da genç yazarın heyecanını, Kadriye Kenter’de usta yazarın ağırbaşlılığını, gururunu gördüm. Bir yanda görmüş geçirmiş bir profesörün deneyimleri, diğer yanda yazarlık hayatının başında bir yazarın heyecanı… Oyuncular için de oldukça güzel bir deneyim olduğunu düşünüyorum oyundaki karakterlerin. Her iki oyuncuyu da farklı oyunlarda izlediğimi yukarıda belirtmiştim, Defne Halman “Zorla Güzellik” oyununda bambaşkaydı, bu oyunda yine çok farklı. Kadriye Kenter’in “Ölümüne”’de canlandırdığı karaktere göre, bu oyundaki karakter o kadar farklı ki, oyuncuların farklı oyunlarda farklı karakterleri başarıyla canlandırmalarını  -kendi açımdan- oyunculuğun en önemli unsurlarından sayıyorum. Hatta oyundan çıkınca, geçen sezon bilet almama rağmen gidemediğim Defne Halman’ın oyunu “Bulanık” geldi aklıma, keşke görebilseymişim…

Oyunun çevirisi de beğendiğim bir diğer unsur. Yalnızca “sevgilim” kelimesi üzerinde düşündüm, sanki “tatlım” dense daha mı uygun olur gibi geldi, tabi bunun hakkında sağlıklı yorum yapabilmem için metnin orijinalini okumam daha doğru olur, sadece oyunda bir yere koyamadım sözcüğü.

Dekor, usta bir yazarın evine uygundu, kütüphane, resimler… Kostümleri de çok sevdiğimi söylemeliyim.

Peki, Lisa doğru mu yaptı? Ya Ruth? Cevabını aramak, düşünmek için sizi Toplu Hikâyeler’e davet ediyorum.
 
                                            

1 yorum:

  1. Gidip izlenesi güzel bir oyun.Bu sezon izlediğim oyunlar içerisinde alıp ayrı bir yere koyacağım oyunlardan.

    YanıtlaSil