YOK OĞLUM, BİZ EVDEYİZ
“-Sokaklar it kopuk dolu.
-Yok oğlum, biz evdeyiz.”
Yazan - Yöneten: Görkem Şarkan
Oynayanlar: Deniz Çeliloğlu, Mustafa Barış Koçkar, Esme
Madra, Ersin Olgaç, Görkem Şarkan
Erkeklik nedir? Delikanlı olma durumu nasıldır? “Sapına
kadar erkek olmak” için nasıl bir “racon” gerekir? Peki bu işleyişin ülkemizdeki
yansıması nasıldır? “Delikanlılar” kadınlara ve eşcinsellere nasıl bakarlar?
Nasıl yaşarlar?
Bu soruları sorduğumuz zaman aklımıza – ülkemiz coğrafyasından
da çok iyi çıkarabileceğimiz gibi- çok net cevaplar gelmekte… Delikanlılar
aralarında “kankadırlar”, küfrederler, bira içerler, kadınları düşünürler (tabi
ki cinsel anlamda), namus onlar için en önemli noktalardan biridir, kavgaya
yatkındırlar, sevgi ve nefret duygularını karşı karşıya koyarsak, nefretleri
genellikle ağır basar, çünkü konu sevgiye ve aşka geldi mi, bırakalım kendi
aralarında konuşmayı, bunu kendilerine bile çok zor ifade ederler, konuşamazlar…
Ama hele bir yanlış olsun, nefretleri her zaman patlamaya hazır bomba gibidir…
Peki, eşcinsellere bakışları nasıldır? “Ne
eşcinsellik mi? Abi bırak ibneyi ya…” Kadın eşcinselliğinden hiç
bahsedilmezken, erkek eşcinselliğinin de geçerliği pasiflik- aktiflik haline
göre değişir… “Aktifseniz eşcinsel değilsinizdir ki!”
Kadınlara gelince, onları anlamaya zaten gerek
yoktur! Beğenilen kadınlar göğüs- popo ikileminden oluşur… Eğer bunlar yoksa
kadın da yok demektir… Fakat eğer ailedeki bir kadından bahsediyorsak, o zaman “racon”
değişir… Anne, “ana” her zaman kutsaldır, kız kardeş, “bacı” ise her zaman
kollanmalıdır, duyguları, düşünceleri sorulmadan… Hatta üniversiteye gitmesi
bile fazla görülür…
Bu yazdıklarım, ne kadar medeniyet yoksunu ve
korkunç gözüküyor değil mi? Fakat bunlar yalnızca bir oyunun düşünceleri değil,
ne yazık ki ülkemizin acı bir gerçeğidir… Homofobiyi de içine alan bu nefret
halinin yalnızca bir tık ileri safhasının gazetelerin üçünü sayfalarında gördüğümüz
“benim olmadı öldürdüm”, “kız arkadaşımı rahatsız etti, bıçakladım”
haberlerinden farklı olduğunu kim söyleyebilir? Tabi, bu durumu yalnızca
ülkemize mal etmek de yanlış olur, dünyanın “medeniyet timsali” diğer
ülkelerinde de benzeri olaylar aynı şiddette yaşanmasa bile gerçekleşmiyor
mudur?
Sorun elbette basit bir “eğitim şart” cevabıyla
geçiştirilemez, evet eğitimle insanlar düzgün yola sokulabilir ancak kafa
yapısı ve Türk kültürünün erkeğe yüklediği değerler değişmedikçe bu yaşayış
tarzı kolay kolay değişemez düşüncesindeyim…
Yazdıklarımdan anlayacağınız gibi oyun, ülkemizdeki
erkeklerin bakış açılarına, yaşayış tarzlarına bir ayna tutuyor… Bu açıdan
bakacak olursak, oyunun alkış olmadan bitmesi de çok manidar zira ağlanacak bir
durumu alkışlamak oldukça komik geliyor bana… Fakat oyuncuları tebrik etmek gerekiyor,
özellikle de oyunun yazarı ve yönetmeni de olan Görkem Şarkan’ı, çünkü
tavırları her an sokakta karşılaşabileceğimiz maço erkeklerin tavırlarıyla aynı…
Dediğim gibi konu itibariyle alkışlayamayacak olsam da, oyuncuların hepsine
buradan bir alkış!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder