PANDALARIN HİKÂYESİ
“Bedenlerimize
ihtiyacımız olduğunu mu düşünüyorsun?”
Yazan:
Matéi Visniec
Çeviren:
Omid Darvishi
Yöneten:
Kemal Aydoğan
Sahne
Tasarımı: Bengi Günay
Müzik:
Tolga Çebi
Işık
Tasarımı: İrfan Varlı
Animasyon:
Mertcan Mertbilek/Hande Öztürk
Oynayanlar:
Kadın:
Ebru Özkan
Erkek:
Caner Cindoruk
Saksafon,
A,El, TeleSekreter, Saat- Çalarsaat, Kuş, Dil, Şarap, Birlik… Bu sözcükler Oyun
Atölyesinde seyrettiğim “Frankfurtta Kız Arkadaşı Olan Bir Saksafoncu
Tarafından Anlatılan Pandaların Hikâyesi” adlı oyunun özenle hazırlanmış
kitapçığından benim seçtiğim başlıklar… Başka başlıklar olmasına rağmen bunları
seçtim çünkü oyundan bahsederken aklıma ilk gelen bu terimler oldu.
Kendini
kolay ele vermeyen bir sürreel oyun “Pandaların Hikâyesi”. Oyun sırasında keyif
almakla beraber, çözümleyemediğim noktalarla, kafamda soru işareti oluşturan
unsurlarla da karşılaştım. Fakat tüm bu unsurlar bende hoş bir tat bıraktı.
Simgeler
üzerinden düşünecek olursak, oyunu çözümlememiz kolaylaşır. Zira oyunun düz bir
mantıkla anlanabileceğinin zor olacağı kanaatindeyim. Bizler biriz, bağlıyız,
kuşlar gibi özgür olmak isteriz ama ağaçlar misali derin köklerimiz vardır
yerde, elimizi uzatırız, unuturuz, uyanırız, yine tanışırız, bazen ne
yaptığımızı bile bilmez, kendimize şaşırırız.
Kafeslerdeyizdir, böyle böyle
üreriz, üstü kapalı kafeslerde, ta ki özgür bir kuş olmayı seçene kadar,(kaldı
ki yerdeki köklerimizi unutup olabilecek miyizdir) saatler geçmektedir çünkü…
Saatler konusu açılınca aklıma direk Ömer Kavur filmleri gelir, Gizli Yüz,
Akrebin Yolculuğu… Özellikle Gizli Yüz… Sadece a harfiyle bile
anlaşabiliyorken, neden özgür olunmasın ki? Bedenlere ihtiyacımız mı vardır?
Bedenlerin buna üzüleceğini mi düşünürüz? Sessizliği bilir miyiz? Sessizliği
dinler miyiz? Başkalarını mutlu etmekten hoşlanır mıyız? Peki, onları mutlu
edebilir miyiz? Ediyorsak da hala kafesteyiz mi demektir?
Bu
derin soruları bana sorduran, geçtiğimiz tiyatro festivalinde seyrettiğim ve bu
sezon Devlet Tiyatroları’nda tekrar sahnelenecek Çehov Makinesi adlı oyunun da
yazarı olan Matéi Visniec. Çehov Makinesi de dolu, hemen anlaşılması zor olan
bir oyundu, Pandaların Hikâyesi için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Kendi adıma,
Visniec’in yazdığı ve yazacağı diğer oyunları da merakla okumak istediğimi
söyleyebilirim. Oyunun yönetmeni olan Kemal Aydoğan’dan daha önce “ 7 Şekspir
Müzikali” ve “Antonius ile Kleopatra” oyunlarını seyretmiştim. Bu oyunda da
geçişleri çok sevdiğimi söylemeliyim. Özellikle seyirciyi de içine alan “
sessizliği dinleme” sahnesini… Bengi Günay’a ait olan sade sahne tasarımını,
oyuna uygun buldum. Çünkü burada bireyler ön planda olmalı, dekor onların önüne
geçmemeliydi ve bu bireyler ise Ebru Özkan ve Caner Cindoruk tarafından
başarıyla canlandırılıyorlardı. Ebru Özkan’ın sakin sesi, oynadığı karakterle
örtüşmüş ve erkeği hareket ettirecek gücü yansıtabilmeyi başarmıştı. Caner
Cindoruk ise bu gücün farkına varış sürecini, başlarda şaşkınlıkla fakat sonra
gayet yerinde ve farkında olarak yansıttığını düşünüyorum. Karakteri başlarda
bulunduğu durumdan ötürü şaşkınlık yaşıyordu fakat daha sonra kadının etkisiyle
“bireysel gücü”nün farkına varmıştı, bu değişimi Cindoruk’un başarıyla
oynadığını düşünüyorum ve Cindoruk ile Özkan’ın başarılı bir oyun temposu
yakaladıklarını… Oyun Atölyesi deyince aklıma her şeyden önce benim için önemli
bir isim gelir: Tolga Çebi… Kendisini bugüne kadar Oyun Atölyesi için yaptığı
müziklerle tanımaktayım ve gerek izlediğim oyunlardan, gerekse geçtiğimiz
aylarda çıkan “Sahne Müzikleri” albümünden dinlediğim kadarıyla yaptığı
müzikleri çok beğendiğimi söylemeliyim… Bu düşüncem, bu oyun için de geçerli
olmakla birlikte, dilerim içinde bu oyunun müziklerinin de yer aldığı bir “Sahne
Müzikleri 3-4” albümünü yakın zamanda dinleme şansımız olur…
Son
olarak oyun kitapçığından bir Mevlana sözü alıntılamak isterim ve bu söz
sanırım anlaşılmak/kavramak kavramları üstüne yeterince söz söylemekte: “İki
parmağının ucunu gözüne koy. Bir şey görebiliyor musun dünyadan? Sen
göremiyorsun diye bu dünya yok değildir…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder