SİTEYE DAİR

Öncelikle hoşgeldiniz... Bloğumu 2012 martında heyecanla açtığımda, izlediğim oyunların bende yarattığı etkiyi ve birikimim yettiğince bu oyunları yorumlamayı ve paylaşmayı amaçlamıştım. Sanatın pek çok alanıyla ilgili olmama rağmen tiyatro ile akademik anlamda bir bağım yoktu, çevirmen olduğum için "Tiyatro Çevirmenliği" çok ilgimi çeken bir alandı. Kendimi geliştirebilmek adına pek çok oyun izledim, okudum, araştırdım, düşündüm. Halen devam eden ve edecek olan bu süreç, tiyatroya olan sevgimin dışında ayrı bir bilinç ve birikim kazandırdı. Bundan sonra oyunlarla ilgili yazılar dışında, tiyatroyla ilgili farklı paylaşımlar da yapmak niyetindeyim, çünkü sanat insanın ruhunu zenginleştirir. Bu zenginliği her zaman paylaşmak dileğiyle, Onur.

13 Kasım 2012 Salı

İKİ KİŞİLİK BİR OYUN


                   İKİ KİŞİLİK BİR OYUN

 “Konuşabiliyor muyuz?
   Duymadın mı?
  Sesleri mi?
Beni.”

KONSEPT, SAHNE TASARIMI VE 

YÖNETEN: BÜLENT ERKMEN

YAZAN: ASLI MERTAN ve BÜLENT ERKMEN

OYUNCULAR:
ECE DİZDAR, PINAR TÖRE, TAN TEMEL, SERKAN SALİHOĞLU

SAHNE PROJELENDİRME:  YEŞİM BAKIRKÜRE
IŞIK TASARIMI: KEMAL YİĞİTCAN
YÖNETMEN YARDIMCILARI: PINAR TÖRE, ASLI MERTAN
IŞIK OPERATÖRÜ: ONUR ÖZTAY
PROJE ASİSTANI: NURCİHAN YÜCEL
AFİŞ TASARIMI: BÜLENT ERKMEN
TANITIM FOTOĞRAFLARI: YILDIRIM EVREN
TANITIM VİDEOSU: SERKAN SALİHOĞLU

Dün gece Dot ve İksv işbirliğiyle gerçekleştirilen ve Salon’da sahnelenen “İki Kişilik Bir Oyun”’un prömiyerindeydim.                                                              

Altı metre yüksekliğindeki iki adet demir konstrüksiyonun üzerinde oynanan oyun, bir aşk ilişkisini cinsiyet kavramından uzaklaştırıp aşama aşama bizlere yaşatıyor.

Altı aşamadan oluşan oyunu tanışma-“sev”işme-durulma-tartışma-özleme şeklinde özetleyebiliriz. Dört oyuncunun dönüşümlü olarak rol aldıkları ve her tarihte farklı iki oyuncunun rol alacağı oyunun dün akşamki oyuncuları ( onlar oynayacağı için seçtiğim) Ece Dizdar ve Pınar Töre idi. Oyun iki aşamadan oluşmakta, ilk yarıda Ece Dizdar ve Pınar Töre rol alıyor, ikinci yarıda ise aynı metin bu kez Ece Dizdar ve Tan Temel tarafından oynanıyor. Ece Dizdar’ı 2009 senesinde “Alışveriş ve Sikiş” oyununda, Pınar Töre’yi ise geçen sezon sahnelenen “Süpernova” adlı oyunda izlemiştim. Bu oyunda ise özellikle Ece Dizdar’ın performansını çok sevdiğimi söylemeliyim. Mimikleri, tepkileri ve ses tonu gerçekçiydi.

Oyunun metnini içerik olarak sevmeme rağmen kısa tutulmasının büyük bir dezavantaj olduğunu düşünüyorum, elbette bu bir tercih meselesidir, fakat bana sanki bir oyunun içinden küçük bir parça oynanıyormuş izlenimini verdi. Ayrıca metnin yazımında alışılmış Türk Tiyatro metinlerinden farklı olarak, Avrupai( özellikle Fransız) tiyatro metinlerine özenildiğini düşünüyorum, bunun sonuçları uzun vadede alınır ama ben çok ısınamadığımı belirtmeliyim.

Oyunu izlerken sahnelemenin de daha farklı olabileceğini düşündüm. Evet, demir konstrüksiyonlar ilk vadede bir heyecan yaratıyor ancak oyunda fazla bir sadelik göze çarpıyor. Metnin sade olması, müzik kullanılmaması (sinemada müzik kullanılmadan çekilen filmleri severim fakat tiyatroda hafif de olsa müzik olması estetik açıdan hoşluk yaratıyor) bahsettiğim sadeliğe örnek olarak verilebilir. Demek istediğim aşk ilişkilerine dayalı olan bu metin daha farklı (amaçlanan sadelik korunarak) biçimde de sahnelenebilirdi. Bu açıdan benim fazla ilgimi çek-e-mediğini söylemeliyim. Tabi ki sadelik sevenler için ilgi çekici olabilir.

Bu arada Dot ile ilgili bir düşüncemi burada da yinelemek isterim, erken bilet almama rağmen bu oyunda öğrenci bileti kalmadığı için tam yani 56 tl’lik bilet almak zorunda kaldım, ayrıca oyun metnini ve hazırlık aşamasını anlatan kitapçık da 10 tl idi. Gidiş-dönüş masrafımı katmadan elde ettiğim 66 tl’lik bu rakam bence İstanbul’da öğrenci olarak bir oyun izlemek için fazlasıyla yüksek. Özel tiyatroların oyun prodüksiyonlarını karşılamak için elbette gelire ihtiyaçları vardır, fakat benim gibi sık tiyatroya giden, yani tiyatro ile içli dışlı olanlar için bu zevkin karşılığı bu kadar yüksek bir meblağ olmamalı. Bu konuda, benden başka sıkıntısı olan muhakkak vardır ancak bunun bir şekilde dile getirilmesi gerek. Oyunu seversiniz/sevmezsiniz bu ayrı bir konu ancak ne olursa olsun özellikle öğrenciler, maddi konuda rahatlatılmalı... Yoksa sadece belirli bir kesime hitap eden bir tiyatro anlayışı ile karşılaşırız ki bu bence toplumumuzun sanatsal gelişimi açısından hiç de sağlıklı olmaz.

                                              
                                 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder